“Twitter kuşu” yüksek dallara konardı. Bugünkü kadar konuşlanmamıştı okçular, tepelere… Günlük notlar tutardık dijital defterde… Basit, sıradan, küçük, tasasız şeyler yazardık. Tavan arasındaki ‘zamana düşülen notları’ karıştırdım da ellerim tozlandı.

20 Haziran 2010: Kahramanları, sığınılamayacak uzaklıkta olanların kalbini sızlatmak içindir babalar günü. Zoraki bir seremoni, anlamsız bir üçüncü pazardır!

29 Nisan 2011: Kate Middleton’ın eski sevgilisi ne düşünüyordur? Kraliçe ile birlikte olmanın gururu mudur hissettiği, kıskançlık mı?

Londra Notları: Westminster’daki düğün biteli 34 saat oldu. Akılda kalanlar: Prens Charles’ın burnunu silip kardinallerin elini sıkması.

12 Nisan: Futbol hiçbir zaman sadece oyun olamaz! Trabzonspor’dan Giray anlatıyor: “Avludaki tabutun başında ağlayan çocukla göz göze geldim; gülümsedi.”

11 Mayıs: “60 milyon Euro” harcanıp kurulan Beşiktaş, 1 milyon Euro’dan biraz fazla ederi olan Türkiye Kupası kazandı. Bu teselli olamaz, avutuyorlar!

3 Temmuz: Emniyet, futboldaki taşı kaldırdı. Görüntü feci! Kara, küçük bir dolu böcek korkuyla etrafa kaçıştı.

9 Haziran 2012: Küllükteki izmarit arttıkça, ömür azalır. Bahar kokusunun yerini kemoterapi kokusu alınca, başlar izmaritleri toplama faslı…

6 Eylül 2013: 1- Hayata Dair: Ayakkabı Fabrikası olup da yürümek için yanıp tutuşan abla, dünyanın özeti aslında. Tam değil; bir şey eksik mutlaka.

2- Hayata Dair: Ömür dediğin çok kısa! Okurlar kulağına ezanı, başlarsın ve an gelir, vade dolar; namazını kılarlar! Bitmiştir ömür dediğin.

3- Hayata Dair: Doğarken yalnızsındır! Acılar da bir başına çekilir. Yerine kimse bıçak altına yatamaz misal. Ölürken de tek gömülürsün.

17 Mayıs 2014: Hayal et! Gerisi gelir. Omzunda uçuşacak mutlu kelebekler; bahar, ufuktan süzülecek yine gölgene doğru, yıldızlar dökülecek üzerine.

11Haziran 2015: Dünyaya ‘sembol’ diye sunduğumuz, “Boğaz Köprüsü” dedikleri demir yığının hiçbir anlamı olmaz; duaların birleştirdiği iki kıta olmasa…

12 Şubat 2016: “Saç baş yolmak” deyimdir. İnsanın üzüntüden, kızgınlıktan ‘saçını başını yolması’ ise deliliktir. Kellik, acıları gidermez hiçbir zaman!

17 Haziran 2017: ‘Torunuma bir gazoz aç’ diye seslenirdi. Hemen büyürdük! Dedemdi. Kahveci cevap verirdi: Sarı mı siyah mı? Kola bilmezdik, siyah gazozdu.

6 Ağustos: …de; ayrı yazılır diyorlar. Sen gel Türk Dil Kurumu’na inat Türkçe ile bütün ‘de’ bağlaçları, “bizde” birleşsin.

5 Mayıs 2018: İstanbul ve Roma. Her ikisi de ‘yedi tepe’ üzerine kurulmuş kentler, köklerine dair bilmediğimiz sır taşıyor.

5 Temmuz: Şelale suların intiharı mıdır?

12 Ağustos: Sosyal hesap sahibi olmak için ‘kimlik numarası’ mecburiyeti, kontrolsüzlüğü ortadan kaldırabilir mi? Yüreği yeten boyundan büyük lafeder!

29 Eylül: Türk Dil Kurumu’nun kara mizahıdır, “yan yana” kelimesini ayrı, “apayrı” kelimesini bitişik yazmamız.

27 Şubat 2019: Mum ateşinin ardındaki rüzgâr sallıyor ruhumuzu.

17 Ocak 2020: “Bir arada” kelimesinin ayrı yazılması, Dil Kurumu ironisidir.

25 Mart: Aklımızdakileri ‘çalı süpürgesi’ ile temizleyemez miyiz?

16 Mayıs: İnsanlar gribe yakalanır gibi ölüme yakalanıyordu, buna ‘korona’ değil; “âhir zaman” deniyordu.