Amerikan başkanının akli melekleri bu defa yaşıyla değil, aldığı son kararlarla sorgulanıyor. Biden’ın İsrail’e verdiği koşulsuz destek, içeride “çılgınlık” olarak yorumlanırken Amerikan iç siyasetinde tepkilerin şiddeti artıyor. Demokratların sabık adayı, kendisini ve partisini 2024 seçimleri için baştan karaya vuran bir gemiye zincirlemiş durumda.

ABD'nin İsrail'e desteği yeni bir şey değil. Washington 1971'den bu yana İsrail'e askerî ve ekonomik yardım için 260 milyar dolardan fazla para harcadı. Ancak bugün işler sarpa sarmış vaziyette;  Amerika’nın uluslararası menfaatleri hiç olmadığı kadar risk altında. Başkan Biden'ın İsrail yandaşlığı ve hamiliği, bölgedeki Amerikan çıkarlarını ve müttefiklerini büyük bir tehlikeye soktu.

Bağdat, Amman, Beyrut ve diğer Arap başkentlerinde protestolar patlak verirken Washington, savaşın Orta Doğu'ya yayılma ihtimali karşısında vatandaşlarına yönelik "dünya çapında bir uyarı" yayınladı.

ABD MÜTTEFİKLERİNİ ZORA SOKTU

Washington'un bölgedeki en önemli müttefiklerinden ikisi olan Mısır ve Ürdün, bu savaşın sonuçlarını yıllarca sırtında taşıyacak. Mısır; artan dış borç, yüksek enflasyon, yükselen yoksulluk oranları ve yaşam standardı kötüleşen orta sınıf nedeniyle ciddi bir ekonomik krizle boğuşuyor. Filistinlilerin Gazze'deki acımasız savaştan kaçmak için buraya sığınmak zorunda kalmaları hâlinde Mısır'ın bu sonucu kaldırması mümkün olmayacak.

Benzer şekilde Ürdün'de de devlet, Gazze'deki insani felaket sebebiyle yerel koşulların kötüleşmesini önlemede rejimin başarısızlığını eleştiren sokak protestolarından endişe ediyor. Hatırlanacağı üzere Ürdün'de son yıllarda ekonomik koşullar ve siyasi reform çağrıları nedeniyle sokak protestoları artış göstermişti.

REAGAN’IN HATASINI BIDEN TEKRARLIYOR

Gazze'de yaşananların etkisi, bölge sınırları içerisinde kalmayıp tüm Orta Doğu'ya yayılacak. Güç dengeleri yeniden değişecek ve bugün dizginlenmeyen azgınlığı ile İsrail, ABD’nin bölgede sadece başını ağrıtmakla kalmayacak. Ronald Reagan’ın ders almadığı Lübnan hadisesi, şimdi de Biden eliyle tekrarlanıyor. İsrail, ABD’yi ısırdı. Artık kuduz mikrobuyla enfekte olmuş bir Amerika’dan bahsedebiliriz.

ABD, bölgede istikrar sağlayıcı bir güç olarak hareket etmek yerine İsrail'e verdiği körü körüne ve sınırsız destekle bu işgalci dostunu bir istikrarsızlık kaynağı hâline getirdi. Bu durum önümüzdeki günlerde ve aylarda tüm bölgeyi ateş topuna çevirebilir. Geçmiş hatalarından ders çıkarmayan ABD siyaseti, benzer bir uçurumun kenarında geziniyor.

HANGİ İSLAMOFOBİ

Bu hafta Beyaz Saray, bir yanda hasar kontrolü yaparken diğer yanda da İsrail için savaş motivasyonuna devam ediyor. İçerideyse bir karmaşa hâkim.

ABD seçim kampanyasında Demokratların ezberi bozuldu. İzledikleri stratejik adımlar boşa çıkmaya başladı. Talihsiz açıklamalar peş peşe gelmeye devam ediyor. Beyaz Saray çarşamba günü "İslamofobi ile mücadele için ulusal bir strateji" üzerinde çalışmayı planladığını açıkladı. İsrail’e verilen koşulsuz destek ve Gazze’de soykırıma aleni geçit veren Biden’ın bu koşullarda ‘İslamofobi’den ne kastettiği’ tartışılmaya başlandı. Demokrat kampanyada üst düzey görevdeki çalışanlar, bu akıl tutulması karşısında tepkilerini dile getirirken bazıları ise kampanyadan istifa etme yolunu seçiyor.

Netanyahu’nun uluslararası kamuoyu baskısını umursamaması gibi Biden da seçim anketlerinde ortaya çıkan son durumu görmezden geliyor. Anketlerde Gazze'deki insani felaketle ilgili kaygı ve taleplerin sorulduğu ABD’li seçmenlerin yüzde 66'sı ateşkesi destekliyor. Demokrat seçmenlerin yüzde 80'i de aynı cevabı vermiş.

Trump ve Cumhuriyetçilerin dikkatle izlediği süreç, şimdilerde onların elini güçlendirmişe benziyor.

Tüm bu hengâmenin ortasında, olan masumlara oluyor. Ancak dünya eskisi gibi değil. Habere erişimde ‘medya kontrolü’ denilen konvansiyonel algı da geride kaldı. Vicdan sahipleri bugün her yerde tepkilerini açıkça dile getiriyor. İnsan ölse de vicdan susmuyor.