29 Ekim 2015’de yürürlüğe giren AB Türkiye mülteci ortak eylem planı doğrultusunda, Türkiye, Suriyelilere çalışma izni vermiş, Suriyeliler ve diğer milletler için yeni vize yükümlülüğü getirmişti. Ayrıca, Türk Sahil Güvenlik ve polisi, Ege’yi geçmek isteyen mültecilere karşı yeni güvenlik tedbirleri aldı.

Peki Avrupa karşılığında ne verdi? 3 milyar Euro maddi destek mutabakata bağlandı. Bu para Türkiye’ye proje bazlı verilecek. Yani para hazineye girmeyecek, Türkiye AB’nin projelerine başvuracak. İkinci olarak, geçtiğimiz Aralık ayında 17.Fasıl olan Ekonomik ve Parasal Politikalar Faslı açıldı. 18 Mart 2016 tarihindeki toplantıda sağlanan anlaşma gereğince, Türkiye, 20 Mart 2016 tarihinden itibaren Türkiye’den Yunanistan’a geçen tüm düzensiz göçmenleri geri kabul edecek. Yunan adalarındaki göçmenler ise kayıt altına alınacak ve herhangi bir iltica talebi, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile işbirliği yapılarak, birey bazında incelenmek suretiyle işleme koyulacak. İncelemeler sonucunda mülteci statüsü taşımadığı tespit edilen göçmenler Türkiye’ye geri gönderilecek. Bu masrafları AB karşılayacak. Türkiye’ye gönderilen her Suriyeli için (diğer göçmenleri kapsamıyor) AB, Birleşmiş Milletler savunmasızlık kriterlerini dikkate almak suretiyle Türkiye’den bir Suriyeli kabul edecek. Umarım, AB, sadece eğitimli, kalifiye Suriyelileri seçmeye kalkmaz. Anlaşmaya göre Türkiye, halihazırda AB sınırları içinde yaşayan Afganistan, İran gibi üçüncü ülkelerin vatandaşlarını da geri kabul ediyor. Bu anlaşma sadece Suriyelileri kapsasa daha iyi olmaz mıydı? Bu mekanizmada bazı sınırlar olduğu da anlaşılıyor. Zira, 20 Temmuz 2015’deki AB Konseyi toplantısı kararları doğrultusunda, 18 bin mülteci paylaştırılacak deniliyor. İlave mülteci olması durumunda AB üye ülkeleri, gönüllülük esasına göre, en fazla 54 bin kişiye kadar ilave mülteci kabul edecek.

Ülkemizde 3 milyon Suriyelinin yaşadığını düşündüğümüzde, bu sayı oldukça gülünçtür. Sayı 54 bini aştığında bu mekanizmanın AB tarafından durdurulacağı ifade ediliyor. Türkiye, kendi sınırlarından veya denizden AB’ye uzanan illegal göçmen rotalarıyla da mücadele edecek. Bir nevi AB’nin polisi olacak. Türkiye her kriteri yerine getirirse, en geç Haziran sonu itibariyle Türk vatandaşları için vize mecburiyetinin kaldırılması doğrultusunda vize serbestiyeti yol haritasının uygulanmasına hız verilecek, Nisan sonunda AB Komisyonu, ilgili teklifi verecek ve bu teklif Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi tarafından karara bağlanacak. Bütün kriterler sağlanıp, ilk 3 milyar Euro’luk maddi destek doğru şekilde sonuna kadar kullanıldıktan sonra, AB, ilave olarak 2018 senesi sonuna kadar bir 3 milyar Euro’yu daha Türkiye’ye açacak. Ayrıca, Hollanda’nın başkanlık döneminde 33. Fasıl olan ‘Mali ve Bütçesel Hükümler’ de açılacak.

AB’nin mülteci yükünü Türkiye’ye yıkması ahlaki değil. AB, uluslararası mülteci hukukunun etrafını dolaşıyor. Nasıl mı? Türkiye güvenli ülke diyerek, insani sorumluluğunu Türkiye’nin sırtına yüklüyor. Türkiye zaten şimdiye kadar çok büyük fedakârlıklar yaptı. Ancak, hem kampları, hem de büyükşehirlerde evlerde kalan Suriyeli sığınmacıları defalarca ziyaret etmiş biri olarak söyleyebilirim ki Türkiye’de evlerde kendi imkânlarıyla kalan sığınmacılar birçok ekonomik problemle karşı karşıya. Türkiye’de zaten kişi başına düşen gayrı safi milli hâsıla belli. AB üye ülkeleri ile karşılaştırılamaz bile. Müreffeh Avrupa ülkelerine adil paylaşım ilkeleri doğrultusunda büyük ölçekte mülteci yerleştirilmesi, çaresiz mültecilerin aileleriyle birlikte Ege denizinde ölümcül yolculuklara çıkmalarını azaltacak tek yoldur. Avrupa ülkelerine güvenli yollardan girip iltica talep etmek, mültecilerin insan hakkıdır ve uluslararası hukukun bir gereğidir. Eğer AB bunu yapmayacaksa, bu insanların güvenli gemilerle Yunan adalarına geçmelerine yardımcı olalım. Tehlikeli deniz rotasını tamamen kesmenin ise sadece bir yolu var: Suriye’deki diktatörün alaşağı edilmesi! Avrupa Birliği, Suriye sorununa kalıcı çözüm için Türkiye ile birlikte taşın altına elini koymalı.

Esed gitmeli ve bir an önce barış masasına oturulup demokratik, içinde Fırat’ın batısından Akdeniz’e kadar uzanan bir Türkmen Devleti’nin de olduğu federal bir Suriye doğrultusunda çözüm için mesafe kat edilmeli. Biz esas bunun için bastıralım. Çünkü Suriye’de barış sağlanmazsa, mülteci sorunu da, Türkiye’deki terör sorunu da bitmeyecek gibi gözüküyor.