İçinde bulunduğumuz tehdit çok büyük. Mart’ın 17’sinde, terör örgütü PYD, Federe PKK Devleti’nin kurulduğunu ilan etti. Deklarasyon, Kürt, Süryani siyasi partilerinin temsilcileri, bağımsız figürler ile Arap kabilelerinin de temsil edildiği 200 delegenin katıldığı Rmeilan’da bir konferansta yapıldı. Peki bu sistemde, Federe Devlet nerede kuruluyormuş? Rojava’daki Cezire, Kobani ve Afrin sözde kantonları ile Tel Abyad ve PKK’nın ele geçirdiği diğer bölgelerde.

Bu tek taraflı deklarasyona tepkiler de gecikmeden geldi. Suriye Dışişleri Bakanlığı Mart’ın 17’sinde yayınladığı bir bildiride, Federe Devlet ilanının, Suriye Anayasası ve uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu ilan etti. Esed de Rus Sputnik haber ajansına verdiği mülakatta: ‘Suriye federal bir sistemi kaldıramayacak kadar küçük bir ülke.

Bu konu yeni Anayasa ile de yakından ilgili ki yeni Anayasa, Suriye halkının tamamı tarafından onaylanmak zorundadır.’ dedi. Geçtiğimiz günlerde, Al Monitor’da yayınlanan Kamal Sheikho imzalı bir yoruma göre; Suriye Devrimi ve Muhalif Kuvvetler için Milli Koalisyon da, ‘Suriye Devleti’nin yönetim biçimine, merkezi veya federal olsun, sadece bir grup tarafından tek taraflı olarak karar verilemez.’ şeklinde bir açıklamada bulundu. Yine aynı bildiride, izlenmesi gereken yolun önce yeni Anayasayı hazırlamak üzere bir konferans toplanması ve akabinde yeni anayasa için referanduma gidilmesi olduğu kaydedildi. Rmeilan Konferansına ‘Kürt Ulusal Konseyi’ ve pek çok Kürt partisi katılmadı. Burada şu uyarıyı yapmak zorundayım: Barzani destekli Kürt Ulusal Konseyi de dahil olmak üzere diğer Kürt partileri de bir federal yönetim biçiminin Suriye için en uygun model olduğunu savunuyorlar. Karşı çıktıkları nokta ise PYD’nin böyle bir deklarasyon diğer Kürt partilerini dışlayarak tek taraflı yapması.

Peki PYD ne yapmak istiyor? PYD’nin kontrolü altındaki bölgelerde, bir federe PKK Devleti kurdular.YPG’nin kontrolü dışındaki bölgelerde mesela eğer IŞİD’den kurtarılırsa Rakka’da veya Kürt nüfusun azınlık olduğu Menbic veya Azez gibi yerlerde ise ayrı federe entiteler kurmak istiyorlar. O bölgelerde, içinde Araplar, PKK’lılar ve göstermelik bir iki Türkmenin de bulunduğu SDG (Suriye Demokratik Güçleri) gelecekteki Suriye ordusunu oluşturacak ve yönetimde olacak. Yani bakın, YPG yok buralarda, SDG var, onun içinde de Türkmenler de, Araplar da var demek suretiyle hem Türkiye’yi pasifize edip bir PKK devletini Türkiye için daha kabul edilebilir hale getirmek istiyorlar hem de bölgedeki Arap kabilelerinin direnişini kırmak istiyorlar.Bu büyük bir kandırmaca. Amaç Türkiye’yi güneyinden tamamen kuşatmak, Arap dünyasından izole etmek.Türkmen Devleti’nin kurulmasına mani olmak. SDG’nin içindeki Türkmenler kimdir? PKK’nın Kuzey Suriye’de kurduğu icracı meclislerde yer almayı kabul eden iki, üç Türkmen kim? Bu adamlar kim ve vatanlarını emperyalist güçlere kaç paraya sattılar? Bunların gerçekten Türkmen olduğuna ben inanmıyorum. Bu birkaç kanı bozuk, Türkmenleri temsil etmiyor. Bir de Türkiye içindeki satılık, kalemler var tabii. Ne üflüyorlar devamlı sütunlarından: ‘Efendim, PYD bu devleti zaten kurdu. Biz önümüzdeki bu gerçekliği kabul edip, bir an önce bunlarla bazı dostane ilişkiler geliştirelim.’ diyorlar. Türkiye teröristlerle anlaşamaz. Yoksa şehitlerimizin kanları yerde kalır. Torunlarımızın gelecekleri ipotek altına alınır. Türkiye, güneyinde bir Kürt koridoru kurulmasına asla müsade edemez. Türkiye; Afrin, Kobani ve Kamışlı’yı obüslerle vurmaya devam etmelidir.Fırat’ın batısından Akdeniz’e kadar bir Türkmen Devleti kurulmalıdır. Artık bu konu Türkiye için varoluşsal bir meseledir.