Seminer ve eğitimlerimizde sürekli vurguladığımız en önemli konu, vücudumuzda hücresel düzeyde oluşan sürekli iltihaplanma ve bunun yol açtığı sağlık problemleridir.

Bağışıklık sisteminin önemli bir elemanı olan bademciklerde taş oluşturan sebepleri geçen haftaki yazımızda belirtmiştik. Genellikle beyaz veya sarı renkli ( beklemiş taşlar kırmızı, kahverengi ve siyahlaşmış da olabilir) olan bu taşların büyüklükleri, pirinç tanesinden bir üzüm tanesine kadar değişik boyutlarda olabilir. Kronik iltihabın taşa dönüşmüş hali olan bademcik taşlarının çok ağır (çürük yumurta veya daha ağır kokular) bir kokusu vardır. Bu ağır koku içeriğindeki ölü hücreler, toksinler ve bakterilerden kaynaklanır.

Bademcik taşlarını, eğer küçükse her zaman görebilmek çok mümkün olmayabilir. Fakat verdiği işaretler, bize bademcik taşlarının varlığını düşündürür. Yutma güçlüğü (özellikle yemeklerde sıvı almadan boğazınızdan bir lokma bile geçemiyorsa), kötü ağız kokusu (ne yapsanız da kurtulamadınız bu ağız kokusundan), boğazda sürekli ağrı ve rahatsızlık hissi, sürekli üst solunum yolu enfeksiyonları ve tekrarlayan sinüzit, kulak ağrısı (taşın içeride sinire bası yapmasından kaynaklanan ve kulağa yansıyan ağrı), ağızda ve dilde metalik tat (özellikle sabah kalktığınızda veya uzun süre aç kaldığınızda), dil üzerinde beyaz tabaka (bu durum genellikle bademcik taşı ile beraber görülür), sıklıkla tekrarlayan bademcik iltihabı gibi şikâyetler bademcik taşlarının işaretleridir.

Burada önemle belirtmemiz gereken nokta, bademcik taşı olanlarda temel olarak ağız hijyeninin kötü olduğudur. Ağız, sindirim sisteminin giriş kapısı olarak birçok yönden dış tehditlere açıktır. Bu sebeple gerek besinlerle birlikte alınan, gerekse ağızda doğal olarak bulunan mikroplar, bağışıklık sistemini zaten yeterince meşgul etmektedir. Buna ilaveten ağız hijyeninin kötü olması, vücudunuzdaki faydalı/zararlı bakteri dengesini ciddi derecede bozar ve bağışıklık sistemini zayıflatır. Tam bu noktada yediklerinizin ve içtiklerinizin ne olduğu oldukça önem taşır. Eğer beslenmenizdeki seçimler, besleyici içerik taşımayan, fast-food türü, hazır ve paketli gıda türündeyse, ayrıca hayvansal gıda yönünden ağırlıktaysa, vitamin ve mineral oranı azsa, canlı ve taze besinler içermiyorsa, vücudunuzdaki iltihaplanma oranını arttırıyorsunuz demektir. Başta da belirttiğimiz gibi, vücuttaki iltihaplanmanın artışı, hem bademcik taşına yol açan sebeplerden biri, hem de bademcik taşının katkıda bulunduğu bir durumdur. Yani iltihaplanma artışı taş oluşumuna, taşlar da vücuttaki iltihaplanmanın artışına sebep olur.

Gerek buradaki yazılarımızda, gerekse seminer ve eğitimlerimizde sürekli vurguladığımız en önemli konu, vücudumuzda hücresel düzeyde oluşan sürekli iltihaplanma ve bunun yol açtığı sağlık problemleridir. Çünkü iltihaplanma önce hücreleri, dokuları ve sonrasında organ ve sistemleri etkiler. Kısaca her sistemde ve organda farklı şekillerde, gerek hastalık belirtisi ve şikâyetler, gerekse ileri düzeyde hastalık olarak tezahür eder. Ancak vücudumuzdaki artmış iltihap düzeyini, hücresel sağlığı destekleyici uygulamalarla kolaylıkla azaltabiliriz. Bu noktada beslenmede ve yaşam alışkanlıklarında yapılan detaylı ve özel planlamalar oldukça önemlidir. Danışmanlık verdiğimiz kişilerde, vücuttaki iltihaplanmanın azalmasıyla birlikte birçok sağlık probleminin ortadan kalktığını net bir şekilde görmekteyiz.

Özetle söylemek gerekirse, yediğiniz, içtiğiniz her şey, günlük yaşam alışkanlıklarınız ve psikolojik durumunuz ya bu iltihaplanmayı azaltıcı ya da arttırıcı yönde etki gösterir. Yaşadığınız sağlık problemlerine bakıp bunun ne yönde ilerlediğine siz karar verin…

Yazarın web adresi: www.emineakin.com