Henüz 36 yaşında. Suudi Arabistan Savunma Bakanı olduğu 2015 yılından beri yaşlı babası Kral Selman bin Abdulaziz’in yerine ülkeyi yönetiyor. 2017 yılında o dönem Veliaht Prens olan amcası Muhammed bin Nayif’in yerine geçti. O günden bugüne attığı birçok adım ona dünyada kötü bir şöhret kazandırdı. Bugün hem kendisi hem de ülkesi ciddi bir çıkmaz içinde. 2015 yılında Savunma Bakanlığı’nın ilk yıllarında çok daha kuşatıcı bir yöntem kullanan Bin Selman, Donald Trump’ın iktidara geldiği 2017 yılından sonra yönünü Washington, Abu Dabi hattına çevirdi. Attığı adımlar müttefiklerini zor durumda bıraksa da 100 milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları onu her zaman korudu. Bunun en sembolik örneği Trump’ın kıdemli Amerikalı gazeteci Bob Woodward’a söylediği şu cümlede gizli: “Amerikan Kongresi’nin onu yalnız bırakmasını önledim. Onun kıçını kurtardım.”

3 Ekim 2018’de Mississippi Southaven’da partililerine seslenen Trump, nezaket kurallarını da aşarak şu ifadeleri kullanmıştı: "Kral Salman'ı severim, ama ona dedim ki: Kral, biz seni koruyoruz. Biz olmazsak iki haftaya burada olmayabilirsin. Kendi ordunun bedelini kendin ödemelisin, ödemeye mecbursun."

Suud’la büyük silah anlaşmaları yapan Trump’ın gözünde ne Ortadoğu’daki antidemokratik rejimler, ne Yemen’de açlıktan ölen çocuklar ne de barbarca kesilip parçalara ayrılan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın çığlıkları vardı.

Bin Selman amele olmadan ustabaşılık yapmaya çalıştı. Karşısında Trump gibi, Putin gibi, Erdoğan gibi ustalar varken sahip olduğu gücüyle her istediğini yapabileceğini zannetti. Ne var ki her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Attığı bütün adımlar geri tepti. Politikaları iflas etti.

Yemen’de birkaç hafta içinde Husileri püskürtebileceğini düşünerek başlattığı hava operasyonlarının üzerinden 6 yıl geçti. Bu süre zarfında hem Husileri püskürtemedi hem de resmi rakamlara göre 10 bine yakın sivilin ölümüne neden oldu. Bugün Yemen’de büyük bir insani kriz yaşanıyor. Suud’i Arabistan’ın kontrolündeki şehirlerde halk ekonomik krizin pençesinde, Riyad yönetiminin yardım etmesi için gösteriler yapıyor. Yemen’in büyük kısmını ele geçiren Husiler istedikleri zaman Suud topraklarını balistik füzeler ve drone’larla hedef alabiliyor. Bu başarısızlığın gölgesindeki Bin Selman, Biden yönetiminin bölgeden çekilme politikasının verdiği panikle şimdi siyaset değişikliklerine gidiyor. Yıllarca ambargo altında tuttuğu Katar’la ikili ilişkiler kurmaya çalışıyor. Yemen’de kaybettiği imajını düzeltmek için İran’la masaya oturuyor. Ancak bu durum kaybını önlemeye yetmeyecek zira İran bir yandan Yemen’de nüfuz alanını genişletiyor, diğer yandan nükleer çalışmalar için Suudi Arabistan’ı yanına çekiyor.

Kaşıkçı cinayetinde artık mızrak çuvala sığmıyor. BM Raportörü Agnes Callamard’ın Bin Selman’ı birinci dereceden suçlu ilan eden raporu dışında birçok batılı insan hakları örgütü de cinayetin onun emriyle gerçekleştiği konusunda hemfikir. CIA raporunda da aynı görüşler yer alıyor.

Diğer yandan Suudi Arabistan’da binlerce aydın, insan hakları savunucusu ve din adamı yıllardır bağımsız yargıdan uzak cezaevlerinde tutuluyor. Küresel anlamda yapılan sivil çağrılar da maalesef Riyad yönetimi tarafından cevaplanmıyor. Bin Selman’ın savrulmaları Suudi Arabistan’ı özgür dünyadan tecrit ediyor. Bu durum ülkede de büyük hayal kırıklıklarına neden oluyor. Bu saatten sonra Muhammed bin Selman’ın yapması gereken, son 6 yılı iyi okumasıdır. Gelecekte nerede olacağının şifreleri işte o 6 yılda attığı adımlarda gizli.