Bütün insanlara olduğu gibi öğretmenlerimize karşı işlenen cinayetler de vicdanlarımızı yaralıyor. Suç, hukuk düzeni tarafından yapılması yasaklanmış, yapıldığında da devlet tarafından ceza veya güvenlik tedbiri şeklinde bir yaptırımla karşılaşan fiilleri ifade eder.[1]

2017 yılında Adli Tıp Kurumları’na intikal eden olaylar, “ateşli silahlarla yaralanma (10.646 kişi), kesici ve delici aletlerle yaralanma (17.639 kişi), travmatik yaralanma (156. 356 kişi), işkence ve eziyet (22 kişi), cinsel saldırı (301 kişi), cinsel istismar (416 kişi), cinsel tacizdir (54 kişi). 2017 yılında Türk Ceza Kanunu’na göre mahkemelere açılan dava sayısı 2.321.788 adettir. Bunların ilk üç sırasını 515.075 ile mal varlığına karşı işlenen suçlar, 422.099 ile vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar, 324.914 ile hürriyete karşı işlenen suçlar oluşturmaktadır.”[2] Ülkemizde çok sayıda suç işleniyor. Peki, Türk Ceza Kanunu’nda suçlar için takdir edilen cezalar neden caydırıcı olamıyor? Alınan emniyet tedbirleri suçun işlenmesine niçin engel olamıyor?

Suç için takdir edilen ceza ne kadar ağır olursa olsun caydırıcı olabilmesi belli şartlara bağlıdır. Birinci şart, suçun ispatı için yeterli delillere ulaşılmasıdır. Yani suçlu somut delillerle yakalanmadığı müddetçe cezalandırılamaz. Peki, suçları önlemenin başka bir yolu yok mudur? Suçu önlemenin en etkili yolu suç henüz oluşmadan tedbir almaktır.

Suçu önlemenin çaresi, zülcenaheyn yani çift kanatlı bireyler yetiştirmekten geçer. Yalnızca dünya hayatındaki kariyer planlamaları için verilen materyalist bir eğitimin suçu önleyemediği aşikârdır. İncelediğimiz suç istatistikleri seküler eğitim anlayışının suçu önleme hususunda iflas ettiğinin ispatıdır. Suçu önlemek için alınacak adli tedbirlerin yanında mutlaka vicdani ve dini eğitimle takviye yapılmalıdır. Her insanın başına bir polis dikemeyiz. Fakat her insanın vicdanını iman ile terbiye ederek o insanın nefsini vicdanının bekçiliğine emanet edebiliriz. Vicdanları terbiye etmenin yolu, kuvvetli bir iman sahibi olmaktan geçer. Akif merhumun ifade ettiği gibi, “Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır, İnsanlarda fazilet hissi Allah korkusundandır.” Eğitim kurumlarımızda çocuklarımıza ve gençlerimize kuvvetli ve sağlam bir iman eğitimi vermeliyiz. Allah’ın her zamanda ve her mekânda hazır ve nazır olduğuna tam iman eden bir insanın suç işlemesi imkânsızdır. Yine Akif’in ifadesiyle, “İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.” Sinelerde bir yük olan paslı yüreklerin suç işlemesini modern dünyanın hangi seküler kanunu engelleyebilir?

Yüreğimizin daha fazla yanmaması için, cinayetlerin, hırsızlıkların, madde bağımlıklarının azalması için, kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için ailede, okulda, camide ve medyada genç nesillerimize sağlam bir iman eğitimi vermeliyiz.

Allah’a, peygambere, ahirete, meleklere ve öldükten sonra hesap verme şuuruna sahip kâmil bir insanın en gizli yerde en küçük bir günahı işlemesi mümkün değildir. Karanlık dünyanın dehlizlerinde kaybolan bir gençliğin pusulası sünneti seniyyedir.

İnsanı suçtan alıkoyacak en önemli esas ahirete imandır. Ahirette yaptığının hesabını verme şuurunda olan bir insanın bir cana kıyması mümkün değildir. Yaptığı her şeyin kayda alındığını bilen bir insan suç işleyebilir mi? İnsanın kalbine saygı, sevgi ve hürmet hislerini veren en kuvvetli kaynak imandır.

Okullarımızda Batı’nın pozitivist bilim anlayışıyla eğitim vermek yerine, her bir zerrede Allah’ı gösteren bir eğitim vermediğimiz sürece suç oranlarını düşürmemiz mümkün olmayacaktır.

Suçu önlemenin yolu insanların kalbine Allah korkusunu ve ahiret imanını yerleştirmektir.

İslamiyet en büyük insaniyettir. İyi insanlar İslamiyet’in ilahi terbiye metotlarıyla yetişir.

[1]

[2]