Türk aydını, gazete okur ve televizyon programlarına küfreder!

Türk aydını, kendini ve sorumlu olduğu milleti ilgilendiren konulardan çok ucuz haberlerin peşine düşer. Kaba tabirle; bir kurdun peşine düşüp Anadolu sınırına gelen bozkırın saf inançlı insanı olma özelliğini yitirmiştir.

Türk aydını, azıcık aşım, ağrısız başım sözünü şehadet gibi belleyip suya sabuna dokunmadan gusül olacağını zanneden bir aklıevveldir.

Türk aydını, batınında bir köylü, zahirinde bir jakoben, abus çehreli vesikalık taşır.

Türk aydını; değişimi sevmez.

Türk aydını, Arap ya da Acem olanı sevmez. Zira her ikisi de kendisine benzemektedir: Türk aydını kendine benzeyeni sevmez! Arap, Osmanlı'ya karşı savaşmıştır; Türk aydını ise Osmanlı'ya karşı savaşmayı var oluş sebebi beller.

Türk aydını, gölge savaşçısıdır; gölgeler icat eder ve yumruğunu kanatıp kendini gazi ilan eder. Ama asla bir gölge oyuncusu olan Karagöz'ün yüzüne bakmaz.

Türk aydınının düşmanlığı kan davası şeklindeyken dahi kan davalarına kan püskürtür; dostluğuysa daha fecidir, saman alevi şeklindedir!

Türk aydını olmak için Kürtçülük, İslamcılık, Atatürkçülük, ilericilik, gericilik, takiye sözcüklerini illüzyonist bir üslupla söylemek kâfidir.

Türk aydını, annesinin kullandığı yağı kullanmaz; annesinin yemeklerini özler. Babasının buyurganlığına savaş açar; lakin babasının lehçesi ve avazıyla seslenir.

Türk aydını gelenekçiliği sevmez, ancak atası neyi nasıl ele almış, aynı minval üzere işini görür, smokini değişik olduğundan atası gibi olmadığı için övünür. Misal, Küçük Prens: Bir adam çok güzel bir icat yapmış. Ancak elbiseleri Batılıların hoşuna gitmediği için icadı dikkate alınmamıştır. Ne zaman ki kılık kıyafet devrimi yapılır, yine aynı kimse icadını bir toplantıda sunar, o gün adamın ne kadar büyük bir bilim insanı olduğuna kanaat getirilir.

Bu veçhe ile: Türk aydını özden çok şekilcidir.

Türk aydını, alkışlamayı sever. Alkışlanmayı daha çok sever.

Türk aydını, yönetenleri daima yerlerinde dursunlar ve de aydınlar yerlerini sağlamlaştırsınlar diye eleştirirler.

Türk aydını, "Hayal Hastalığına" yakalanmıştır. Çaresi ise medeniyet şokudur! Bu şok ise damarlarımızdaki asil kanda mevcut olmakla birlikte, aslen dilimizde ve yüreğimizdedir.

Cemiyetimiz tüm çeteleşmelere ve yabancılaşmaya karşı bir yerliler ve yersizler hareketidir! Doğulu Aydınları Aydınlatma Cemiyeti cümle Doğululara, Orta Doğululara, Balkanlara, göçmenlere, yurdunda sürgünü yaşayanlara ve dogmayı rahimden kopmak kısırlığında algılamayanlara hayırlı olsun.

Önerilerinizi dinliyoruz arkadaşlar!”

 

Boğazın Sularına Atılan Kitap’tan...