Kendi çıkarı söz konusu olunca tüm doğruları geçici olarak sessize alanlar; ihmalden, iltimastan, torpilden rahatsızlık duyamaz, duysa da inandırıcı olmaz.
Şu sorulara samimi cevap verelim...
Hangimizin, eksiği bulunan oteli olsa uygunsuz ruhsat alabilmek için araya adam sokmayız?
Hayatında hiçbir zaman illegal yollara sapmayan; imtihan edildiği hâlde rüşvet, yolsuzluk, torpil, ihmal gibi yanlış işlere tevessül etmeyen, olgunluğa eriştikten sonra kopya bile çekmeye tenezzül etmeyen, hak etmediği herhangi bir belgeyi alabilmek için araya adam koymayan, hastanede sıra alırken bile -imkânı varken- resmî prosedüre riayet eden kaç insanımız var?
En ücra köyde bile şehirdeki işimizi 'uygunsuz' bir şekilde halletmek için hatırlı insanlar aramıyor muyuz?
''Onun Ankara'da dayısı var.'' cümlesi hangimizi mutlu etmiyor?
"O, her denizde gemisini yüzdürür." cümlesi mesela?
Askerlikte diğer arkadaşlar soğukta-sıcakta inim inim inlerken torpil bularak kendimizi boş işlerde görevlendirme olayı ballandıra ballandıra anlatılmaz mı sohbet ortamlarında?
En basit bir iş için bile sahtekârlığa tenezzül etmek, işimizi bitirdikten sonra da bununla övünmek, övündükten sonra da etraftan övgüler duymak...
Kimse kusura bakmasın, sağcısının da solcusunun da bu ülkede ahkâm kesmeye hakkı yok.
Kaçak elektrik kullananın da, orman arazisine villa yaptıranın da, fahiş miktarlara evini kiraya verenin de...
Saymakla bitmez bizim rezil hâllerimiz.
Takipçilerini manipüle eden, onlara yalan yanlış bilgiler veren; gazetelerin de gazetecilerin de, televizyon televizyon dolaşıp kendisini aklamaya çalışan, yüzde 100 suçlu olduğu hâlde suçunu başkasına atmaya çalışan siyasetçilerin de, deniz kıyılarına kaçak villa yaptıran sanatçıların da ‘ihmal’den söz etmeye hakkı var mı?
Kim masum Allah aşkına?
O otel bizim olsaydı her bir prosedürü tam anlamıyla yerine getirir miydik?
Dün deprem, bugün yangın, yarın sel ve daha başka yıkımlar!
Dere yatağına ev yaptıran da başkasını ihmalde bulunmakla suçluyor, onlara ruhsat veren de.
Benzemeye çalıştığımız Batı dünyasında her şey olması gerektiği gibi.
Bakın 100 yıldır bu milletin beynini iğdiş eden batıl eğitim sisteminden kurtulup özümüze dönmezsek ve keskin kararlar alıp kanunları tam anlamıyla uygulamaya koymazsak her afette daha beterini yaşayabiliriz.
Sadece trafikte uyguladığımız sistemi uygulasak bile her konuda epey mesafe katederiz.
Arabanın vergisini, hata yapınca trafik cezasını herkes ödemek zorunda kalıyor; herkes araç muayenesini, sigortasını yaptırıyor.
Sistem tıkır tıkır işliyor.
Yapın aynısını her konuda.
Vergi kaçıran da torpil arayan da uygunsuz ruhsat veren de kalmaz.
Hatta uygunsuz iş yapanları ifşa etsek hep birlikte.
Milleti düşünerek çiğnenmesine göz yumulan kuralların bedeli oldukça ağır oluyor.
Önce bunu idrak etmek zorundayız.
"Eğitim şart" evet ama denetim daha da şart.
Allah korkusu kalmamış seküler yaşamı düstur edinenleri ancak yaptırımlarla yola getirebilirsiniz.