Recep Tayyip Erdoğan 19 yıllık iktidarında çok çalıştı, çok yoruldu. Kalıcı işler yaptı, görünmeyen tabuları yıktı, devlerle güreşti. İcraatlarına dair çok şey söylenebilir fakat en zorlu olanı; vesayetlerle, terörle savaşmaktı.

1- ASKERİ VESAYETİ BİTİRDİ: Erdoğan, askeri vesayeti bitirdi. Milli Güvenlik Kurulu toplantıları hükümetler için kabus olmaktan çıktı. Darbe tehdidi minumuma indi. Askerimiz görevinin başında Afrin’de, Karabağ’da destanlar yazmakta. Siyasetle çatışmıyor, siyasetin emrinde devleti için mücadele ediyor.

2- MEDYA VESAYETİNİ BİTİRDİ: Medya hiç şüphesiz kitleleri yönlendiren önemli bir güç ve Erdoğan bu gücün çeşitlenmesine alan açtı ve çok sesliliği sağladı. Oluşan atmosfer “cuntacı medya”nın tekelini kırdı. Üstelik darbe karşıtlığı kültürünü topluma yerleştiren Erdoğan, terör ve darbe söyleminin ekranlardan yansıtılmasının yanlış ve etik dışı olduğunu anlatarak halka bu bilinci aşıladı. Gelinen süreçte medya; siyaseti dizayn etme iddiasından sıyrılmış durumda. Dış güçlerin aparatı konumunda olan bir kısım medya hep olacaktır. Önemli olan etki alanlarının sınırlılığına dikkat etmek, sınırlarını bildirmek ve suç işlediklerinde de görmezden gelmemektir.

3-KEMALİST VESAYETİ SİNDİRDİ: CHP, Erdoğan’ın getirdiği serbestiyetlerle birlikte, tek parti zihniyetinin ötekileştirdiği ve eve hapsettiği dindarlığı kabul etmek zorunda kaldı. Hatta bir adım daha öteye giderek takiyye yoluna gitti. İdeolojik vesayet; tüm toplumu CHP’nin belirlediği kimlik modellerine göre dizayn etmeyi amaçlamıştı. Bu proje Erdoğan’ın hamleleriyle çöktü. Başörtüsü serbest, İmam Hatipler açık. Umarız CHP için bu kabul, geçici bir durum değil kalıcı bir politika tercihi olur. Bunda Erdoğan’ın katkısı tarihidir. Cumhurbaşkanı, “CHP’lilere Yasin-i Şerif okutturan lider” olarak anılacaktır.

4-EKONOMİK VESAYET İLE MÜCADELE SÜRÜYOR: En güncel mesele ve devam eden bir süreç bu. Türkiye’deki büyük zenginler TÜSİAD altında buluşmuş, CHP geleneğiyle eş güdümlü çalışan, 28 Şubat’ta aktif rol almış bir yapıya sahiptir. Bu anlamda darbeci geçmişiyle yüzleşmemiş bir gruptan bahsetmekteyiz. Üstelik yüksek faizi savunan, ülke için marka üretememiş, montaj sanayiine yaslanmış kolaycı bir tavrı da mevcut.

Erdoğan, bu zihniyetin ekonomi anlayışına baş kaldırdı. Kendilerini daha zengin etmekten başka ülkeye hiçbir katkısı olmayan bir yapı söz konusu.

Erdoğan, “üretim, istihdam, ihracat, büyüme, düşük faiz” diyerek Türkiye için yeni bir anlayışı ortaya koydu. İşte bu anlayış başarılı olduğunda göreceğiz ki toplumda daha adil bir paylaşım ve yükselme hayata geçecek. Fakat bu kalıcı büyüme ortamını, ne “içteki fitneciler” ne de dışardaki düşmanlar istemez. Kavganın nedeni, işte bu.

Kavga kimi kimin yanına taşıdı? Hep birlikte gördük.

Ülkenin selameti ve refahı için LİRA’ya sahip çıkalım, istikrarı koruyarak oyunları bozalım.