Geçen hafta Merkez Bankası PPK toplantısından piyasaların beklediği ve öncesinden satın aldığı şekilde faizlerin 100 baz puan düşürülmesi yönünde kararı çıktı.

Bu yılın son PPK toplantısındaki 100 baz puanlık indirimle birlikte eylül, ekim ve kasım aylarıyla toplamda 500 baz puanlık bir faiz indirimi yapılmış oldu.

Son toplantıyla birlikte piyasalara bundan sonraki süreçte Merkez Bankası’nın gözden geçirme sürecinin başlayacağı da açıklandı.

Öncelikle gözden geçirmeden anlaşılması gereken şudur; bir faizleri indirdik bu indirimler piyasayı nasıl etkiledi ve etkiliyor sorularının cevaplarının aranmasıdır.

Faiz indirimleriyle birlikte genel ekonomi kurallarından olan faiz indirildiği zaman yatırımcı parasını daha yüksek getiri elde edebileceği alanlara yönelterek dövize olan talep artarak döviz alımı fazlalaşır ve dövizin fiyatı yükselmeye başlar kuralı işlemeye başlayarak döviz fiyatlarında ciddi oranda bir yükselişin olduğunu herkes hisseder hale gelmiştir.

Maalesef ekonomimizi ithalata dayalı bir ekonomik yapıda olduğu içinde iğneden ipliğe her şeyin fiyatı neredeyse her gün değişmeye başlamıştır.

Sanayici kurların hızlı değişiminden ötürü maliyetleme yapmakta zorlanmakta bu durumda da üretim noktasında çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaya başlamıştır.

Eğer bu durum devam edecek olursa ilerleyen zaman dilimlerinde kimi ürünlere ulaşmakta zorluklar çekilmeye başlanılabilinir ki bunun altını özellikle ama özellikle çizmek istiyorum.

Merkez Bankası’ndan gelen açıklamalar ve öngörülerim doğrultusunda 2022’nin ilk çeyreğinde yapılacak PPK toplantılarında Merkez Bankası faiz artırımını sonlandırarak faizleri sabit tutacak gibi görünüyor.

Ama rezervlerde yaşanabilecek sorunların büyümesiyle faiz politikasının tamamen değiştirmek durumunda kalarak faiz yükseltimine gidilirse bir anlamda kendisiyle çelişecek bir durum ortaya çıkacaktır ki bunun da maliyetleri çok daha da ağır olabilecektir.

Bunun ne yönde olacağını 2022’nin ilk PPK toplantısında 20 Ocak’ta göreceğiz.

Fakat Merkez Bankası’nın hızlı bir şekilde rezervlerini artırıcı yönde politikalarını uygulamaya koyması gerekiyor ki orta ve uzun vadede TL’deki kayıpları azaltacak veya durağan hale getirebilecek müdahaleler yapma şansını devam edebilsin.

Son faiz kararından bir gün sonra Merkez Bankası’nın piyasalara müdahalesi sonucu rezervinin yine erimesi piyasaların bundan sonraki müdahalelerin ne kadar güçlü yapılabileceği konusunda ki endişelerini de artırmış durumda.

Enflasyonun çok yükselerek önümüzdeki aylarda %30’lara çıkacağını bugünden söylemek hiç de zor değil maalesef. Bu durumda da 2022 de piyasalara yapılacak her müdahalenin maliyeti de son derece yükselecektir.

Piyasalar alınacak önlemlerle ve tedbirlerle hızlı bir şekilde ikna edilmezse para birimimiz üzerindeki baskılar her geçen gün artacaktır ki böyle bir durum ekonomik anlamdaki kayıpları da en üst seviyelere getirecektir.

Diğer taraftan TL’yi güçlendirebilmek adına müdahaleler sürdükçe de Katar ile yapılan swap anlaşmalarının benzerlerini piyasalar talep edecektir.

Tüm bu konularda hızlı bir şekilde istikrar ortaya konulamaz ise toplumun her kesimi bu durumdan çok ama çok olumsuz etkilenecektir.

Verilerle ve dünya da bizim ölçeğimizdeki ekonomilerin neler yaptığı örneklemeleri de yakından takip edilerek mantıklı çıkış yollarını arayarak sonrasında da uygulayarak yolumuza devam etme zorunluluğumuz her geçen gün kendini biraz daha fazla hissettirmeye başlamış durumdadır.

Bu anlamda 2022’nin ilk çeyreği yeni bir ekonomik modelin uygulanmaya geçildiği ülkemizde diğer yılların ilk çeyreklerinden çok daha önemli bir konumdadır.