Sınırlarımızı terör koridorundan yansıyacak ihanet lazerlerinden korumak ve Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir yaşam alanı açmak için yeniden harekâta geçtik. 1220 kilometrekare civarı araziyi terörizm pisliğinden temizledik. Reis-i cumhur, Münbiç’ten Irak hudutlarına değin 30-35 km derinliğe kadar daha bu temizliğin devam edeceğini belirtti. Bir şehidimize karşılık yüzlerce terörist kellesi uçuruyoruz. Diğer yandan ‘’çuval’’ dolusu tehditle, dengesiz yaptırımlarla uğraşıyoruz.

İt itliğinden vazgeçmiyor tabii ki bu arada.

Faşist Batı, Kürt Halk türkülerine merak sardı yine. Kürt kardeşlerimizin derdiyle dertlenip, onların hislerine tercümanlık yapmaya giriştiler. İt ite tasma takamaz demeyin. Zira paraya tapan Vehhabi kabileler de aynı hassasiyetin(!), aynı hümanist budalalığın sözcüsü oldular…

Bütün dünyaya böyle bir algı servis ediyorlar.

Oysa olgunun öyle olmadığını çok iyi biliyoruz.

Ürettikleri, besledikleri, büyüttükleri teröristleri; hakkı gasp edilen, katledilen, masum siviller gibi tanıtıyorlar uluslararası kamuoyunda. Kürt ve Arap haklarının ferahıyla ilgilendikleri yok. Barış, refah, özgürlük istemiyorlar. Bölünmüş ve bağımlı bir Türkiye hayaliyle kavruluyorlar. Reel-politik menfaatleri, sömürgecilik idealleri için bebeklerin katledilmesine, genç kızların, genç oğlanların dağlarda tecavüze uğramasına göz yumuyorlar. Sonra da bunun adına hoşgörü ve demokrasi diyorlar. Yetmiyor, Avrupa Parlamento’sunda teröristleri mikrofon sahibi yapıyorlar. Mustafa Akıncı’nın rezil, hadsiz açıklamalarından sonra KKTC’yi bile ‘’tanımaya’’ başladılar mesela. Asker selamı vermek, devletinin ve ordusunun yanında durmak filan da yalnızca Türk sporculara yasak herhalde…  Sporcularımıza dahi saldırıyorlar.  Medya üzerinden de hücuma geçtiler. Doğru ve güvenilir haber akışını sistematik tacizlerle engelliyorlar. Gerek en ilkel sansür yöntemlerini uygulayarak gerek de sayısız (kurgu-gerçek)ler peydahlayarak hakikati silikleştirmeye uğraşıyorlar.

Üstelik Türkiye’de de büyük bir (franchising) yapılanması inşa ettiler. Bu yayılımcı yapılanma; kalem işçilerini, meslek odalarını, geniş akademik kadroları, siyasal partileri, güya sivil toplum örgütlerini, sanatçı sıfatındaki popüler kültür figürlerini ihtiva ediyor. Hepsi birden temelde aynı ‘’satış’’ ve ‘’promosyon’’ politikasını işleme koyarak, Yeni Dünya kodamanlarının elinde toplanacak ve Türkiye’ye iflas bayrağını çektirtecek bir ciro elde etmenin peşinde.

Bölgedeki küresel planı darmaduman eden Türkiye her geçen gün büyüyen bir tehlike demek.

Biliyorlar ve kuduruyorlar.

Hep birlikte kontrol edilebilir bir Türkiye için debeleniyorlar.

Şehitlerimize rahmet, sonumuz hayr olsun…