Geçici ateşkes günlerinde Gazze’deki yıkımın vahameti, çekilen görüntülerle daha net ortaya çıktı. Şehrin tamamına yakını harabeye dönmüş durumda. İsrail bombaları ve ağır silahlarıyla katledilen insanların birçoğuna ulaşmak mümkün olmadı. Sınırlı ateşkes günlerinde ise haftalardır sokaklarda bekleyen cenazeleri toplama çalışmaları ekranlara yansıdı.
Hayatta kalanların durumu da başka bir dramın konusu. Binlerce insanla dolu Birleşmiş Milletlere ait okullarda barınanlar; yiyecek, su ve temizlik ürünlerinin kıtlığı nedeniyle 'aşağılayıcı' koşullar yaşadıklarını anlatıyor.
Gazze’de yaşayan ve şiddetli bombardıman altındaki 1,1 milyon kişi; İsrail işgal güçlerince şeridin güneyine tahliye emri verilince evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Sürekli hava saldırıları nedeniyle araçların görünürde olmadığı zorlu tahliye yolculuklarında aileler, bombardıman kaosunun ortasında 10 kilometreden fazla yol katetmek zorunda kaldılar. Tüm eşyalarını geride bıraktılar, yanlarında sadece birkaç battaniye ve giysi vardı.
İsrail askerî kontrol noktasına ulaştıklarında ise kimliklerini kaldırarak yürümek zorundaydılar zira İsrail, insanları keyfî olarak tutuklayıp öldürdüğü için bu yolculuk son derece riskli ve korkutucuydu.
Kampa vardıklarında devam eden bombardımandan kaçarak BM okullarına sığınan yüz binlerce insandan bahsediyoruz. Evlerinden yatak ya da şilte getiremeyen aileler, okul bahçesinde yerde uyumakla yetinmek zorunda.
GIDA VE TEMİZ SU BİRER LÜKS
Binlerce insanın geldiği kamptaki durumun vahameti; temizlik ürünleri, malzeme ve temiz su eksikliği nedeniyle daha da kötüleşti. Barınaklardaki aşırı kalabalık koşullar, hastalıklar için bir üreme alanı oluşturdu ki bu da yerinden edilmiş nüfus için önemli bir tehdit demek.
Gelen haberler, insanların açlıktan ölmemek için yiyecek parası biriktirmek amacıyla temizlik ürünleri bile alamadığından bahsediyor.
Su eksikliği nedeniyle duş almanın bile ‘neredeyse imkânsız’ hâle geldiği kampta; uyuz, grip ve çiçek gibi bulaşıcı hastalıkların da yayıldığı söyleniyor.
Yerinden edilen ailelerden birinin babası, kamptaki durumu şu sözlerle anlatıyor: "Bu ay sadece iki kez, tuvalet suyundan gelen çok tuzlu suyu kullanarak duş aldım. Tuvaleti kullanmak için üç ya da dört saat boyunca temizlik malzemelerinden yoksun bir şekilde sırada beklemem gerekiyor. Dayanılmaz kokuyu engellemek için burnumun üzerine bir bez tutmak zorunda kalıyorum.”
ONUR KIRICI
Gıda yardımı ve mali yardımların azlığı; özellikle de İsrail saldırısından önce yüzde 53 olan yoksulluk oranı düşünüldüğünde Gazzelilerin yaşam koşullarını daha da kötüleştirdi.
Gıda kıtlığının ve bunu karşılayacak mali kaynakların eksikliğinin altını çizen Gazzeli baba, "Yiyecek elde etmek ‘aşağılayıcı’ bir süreç hâline geldi. Çocuklarıma yiyecek alamıyorum. Param tükendi ve insanlar artık bana borç para veremiyor." diyerek durumun, tüketimden ziyade insan onuru noktasında ne kadar zor olduğunu da anlatıyor.
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı tarafından un sağlansa bile, unu ekmek yapımında kullanmak mümkün olmuyor. Savaştan önce 70 şekel (18 dolar) olan bir gaz tüpünün şu anda 400 şekele (106 dolar) yükseldiği bildiriliyor.
HASTALIK VE BAKIMSIZLIK ÖLDÜRECEK
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ); özellikle çocuklar arasında uyuz, bit, deri döküntüleri, ishal ve üst solunum yolu enfeksiyonları vakalarındaki endişe verici artıştan bahsetmişti. Bu durum, yerinden edilmiş binlerce sivilin zaten zor olan yaşamlarını daha dayanılmaz hâle getirdiği anlamını taşıyor. Yetersiz beslenme, temizlik ve sağlık hizmeti alamama gibi sebeplerle kamplardaki ölümlerin artacağı endişesi sıklıkla dile getiriliyor.
Sözün özü; kalanların da acil, kalıcı ve insani çözüme bir an evvel kavuşması gerekiyor.