Parlamenter sistemle yönetilmeye çalışılan Türkiye bir kez daha tıkanmıştır. Hemen koalisyon görüşmeleri için devasa bir masa kurulur. Konuyla ilgili veya ilgisiz herkes oradadır.

AHMET DAVUTOĞLU: İstikşafi görüşmeleri başlatıyoruz.

DEVLET BAHÇELİ: Ne dedi o?

OKTAY VURAL: İstikşafi görüşmeler dedi efendim.

DEVLET BAHÇELİ: Hayır!

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Koalisyonu kuralım efendim. Bakın biz kurmayalım demiyoruz.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Ülkenin hükümetsiz kalmasına izin vermeyiz.

DEVLET BAHÇELİ: Oh ne güzel, kurun beraber. (Bir an hiddetlenir) Kuramazsanız en erken seçim ne zaman olacaksa o zaman da seçim olur!

BONASERA: Adalet istiyorum Don Corleone.

EDİP CANSEVER: Masa da masaymış ha!

ABDULLAH GÜL: İnsan gerçekten hayret ediyor.

MİMARLAR ODASI: Fakat masanın malzemesi hayli kaliteli. Sandalyeleri de hesaba katsan 6,5 milyon lira değerinde filandır bunlar.

HER KAFADAN BİR SES: Şu demişti.

HER KAFADAN İKİ SES: O değişti.

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Kim delişmen?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Ben öyle demedim.

RAPÇİ CEZA: Didi didi didi didi didi didi. Didi didi didi didi didi didi.

AHMET DAVUTOĞLU: Ya hu kimle kuracağız bu koalisyonu?

AYDIN DOĞAN: Ooo piti piti.

BÜLENT ERSOY: Biraz durun, durun biraz!

DEVLET BAHÇELİ: Hayır.

UĞUR IŞILAK: Her kafadan ses geliyor yine. Olur olmaz yükseliyor tansiyon.

TANSU ÇİLLER: İşte bunlar hep halüsinasyon.

AHMET DAVUTOĞLU: O zaman geriye erken seçim kalıyor.

DEVLET BAHÇELİ: (O sırada başı önünde, elindeki telefondan twit atmaktadır) Hayır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bakın kurabiliriz aslında. Ama…

DENİZ BAYKAL: Koalisyon görüşmeleri tiyatrodur.

UĞUR IŞILAK: Herkes önce dönüp baksın kendine. Hareketler ofsayt, sözler sansasyon.

MELİH GÖKÇEK: Evet, katılıyorum.

UĞUR IŞILAK: Dostluklar için şart sterilizasyon. Bu kafayla kurulamaz koalisyon.

MELİH GÖKÇEK: Tamam abim, abartma sen de.

UĞUR IŞILAK: Niyetler bağcıyı dövmek olunca tabii ki sağlanmaz senkronizasyon.

MELİH GÖKÇEK: Haydaa…

ÇAYCI: Devlet Bey, çay içer misiniz?

DEVLET BAHÇELİ: Evet!

MESUT YILMAZ: Bana soda versene.

ÇAYCI: Tabi efendim. (Siparişleri aldıktan sonra gider)

AHMET DAVUTOĞLU: Bakan olur musunuz?

ÖZGÜR ÖZEL: Ahlaksız teklif.

OKTAY VURAL: Ahlaksız teklif.

TUĞRUL TÜRKEŞ: Olurum.

DEVLET BAHÇELİ: Ne dedi o?

ÇAYCI: (Telaşla koşturarak içeri girer. Peşinden salonu hafif bir duman kaplar) Ocakta yangın çıktı!

SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Biz yangınları dindiririz! (Çaycıya elindeki bidonu uzatarak) Alın bununla söndürün.

(Çaycı bidonu alıp gittikten kısa süre sonra daha telaşlı ve daha dumanlı geri döner)

AHMET DAVUTOĞLU: Noldu?

ÇAYCI: Bidondaki su değil benzinmiş efendim.

(Salonda uğultular başlar)

SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Bidonlar karışmış heval.

GÜVENLİK: Duman etrafı sardı. Burada bulunmanız riskli. Acil çıkış kapısı şu tarafta efendim.

İçeridekilerin büyük bir kısmı acil çıkış kapısından binayı terk ederler. Ahmet Davutoğlu ve bakanlık teklifini kabul edenlerse hâlâ yerlerindedir. Hesap onlara kalmıştır. O sırada Recep Tayyip Erdoğan da dumanları yararak salona teşrif eder ve yanında getirdiği büyükçe bir taşı masanın üzerine bıraktıktan sonra oturur. Eller o taşın altına koyulacaktır. Yangın söndürülür, kara dumanlar dağılır, herkes rahat bir nefes alır fakat önce eller o taşın altına koyulacaktır.