“Resûlullah (s.a.s); Asi (İsyankâr), Aziz, Atele (Şiddet, Sertlik), Şeytan, Hakem, Ğurab (Karga), Hubab (bir şeytan ismi), Şihab (Alev) isimlerini değiştirdiler. Şihab’ı Hişam (Cömert), Harb’i Silm (Barış, Sulh) ve Muzdaci’ (Yatan) adını Münbais (Ayakta) adlarıyla değiştirdi. Afire (Çorak) adını taşıyan bir araziyi ise Hadire (Yeşillik) diye, Şi’bu’d-Dalalet’i (sapıklık mahallesi/geçidi) Şi’bu’l-Hüda (Hidayet mahallesi/geçidi) olarak isimlendirdi. Benu’z-Zinye’yi (zina oğulları) de Benu’r-Rüşd (Doğruluk oğulları) şeklinde değiştirdi.” (Buhari, Edeb 107–108; Ebu Davud, Edeb 70, (4956))

Adları Savaş olan çocukların isimlerini Barış olarak değiştiren ve bunu sürekli teşvik eden peygamberin (s.a.v) dininin adı da islam yani sulhtur, barıştır…

Biz tüm savaşları gayrimeşru görüyoruz…

Hiç bir savaşın kazananının da olmadığını biliyoruz…

En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.

Tek çözümün harb olmadığını başkaca yollar olduğunu ve sorunları çözmenin insani ve hukuki yollarının olduğunu biliyoruz ve bundan eminiz.

Dini, milli ve başka gerekçelerle savaşı yüceltecek, meşrulaştıracak birçok sebep bulanlar vardır.

Biz de Müslümanız ama onlar gibi düşünmüyoruz…

Bizim durduğumuz yer: fetih, nefs-i müdafaa ve zulme karşı mazlum için zalimin zulmüne son vermektir…

Savaş çığırtkanlığına ve zulme karşı tüm mağdurlar elbirliği ve işbirliği yapmalıdırlar…

İslam vardır ebeden olacaktır…

Lakin! Mübarek İslam şiddetin sebebi değildir.

Allah’ın yani islam’ın emrettiği şekli ile; Tüm insanlar arasında, Müslümanlar arasında, Türkler ve Kürtler arasında Barış istiyoruz, Kardeşlik istiyoruz…

Hakkaniyetli Müslüman münevverler, yazarlar, siyasiler ve iyiden taraf olanlar direnmelidir, hakkı savunmalıdır… Mazlum insanların, halkının yanında yer alarak kendi onurlarını kurtarmalıdırlar.

Muhakkak tarihin sahibi hepimizi yargılayacaktır…

***

Doğru olmayan şey; savaşların, katliamların hala takdir topluyor olması, katliamlar için silahların üretiliyor olmasıdır…

Moğollardan, haçlılardan bahsetmiyoruz.

Müslüman kardeşlerimizden bahsediyoruz…

İslami ve İnsani potansiyelimizin; savaş yerine üretime, çekişme yerine bütünleşmeye dönüştüğü gün, coğrafyamıza ve dolayısıyla dünyaya da barış ve huzur gelecektir…

Allah murad etmişse!

Hasret ve özlemini duyduğumuz, barış, huzur ve refah gelecektir inşaallah…

Mevsimin değiştiği ve Kutlu Direnişin rüzgarlarının nesimlerinin duyulduğu mübarek günlerde, bize düşen çalışmak, üretmek, ümidvar ve iyimser olmaktır.,,

Tek ve yegane medeniyet olan mübarek islam’ın dirilten kudsi yoluna döneceğiz…

Barışacağız…

Kardeş Olacağız.

Sulh ve Selamet sancağını dalgalandıracağız elbette…

Barış sizi kuşatsın! Barış bizi kuşatsın!

Slava xweda li ser we be! Selâmun Aleyküm…

İla Axir…