İran’ın nükleer programıyla ilgili yarın Umman’ın başkenti Maskat’ta yapılacağı açıklanan görüşmeden anlaşma çıkmazsa İsrail’in İran’a saldırması güçlü bir ihtimal olarak görülüyordu.
Saldırının “son fırsat” olarak nitelendirilen görüşmeden önce gerçekleşmesi açıkçası sürpriz oldu.
İsrail ordusu önceki gece onlarca uçakla İran’ın nükleer ve askeri tesislerine saldırı düzenledi.
Saldırılarda İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami, Hamaney’in Başdanışmanı Ali Şemhani gibi kritik isimler ile birçok nükleer bilim insanı hayatını kaybetti.
İsrail yine İran’daki hedeflerini eliyle koymuş gibi bulup hiçbir engelle karşılaşmadan vurdu.
Tahran’daki rejimin animasyonlarla ve sloganlarla oluşturmaya çalıştığı imaj yıkılırken, İran’ın gerçekte İsrail karşısında ne kadar savunmasız olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Aslında son günlerde yaşanan gelişmeler İran’a uyarı niteliğindeydi ve saldırının habercisi gibiydi.
Önce ABD Başkanı Donald Trump, anlaşma konusunda birkaç ay öncesine göre “daha az emin” olduğunu, Tahran’ın “anlaşma konusunda hevesli görünmediğini” söyledi.
İran’ın nükleer silah edinmesine izin verilmeyeceğini belirten Trump, bunun anlaşmayla olmazsa savaş yoluyla sağlanacağını ifade etti.
Trump’ın tehdidine Tahran’dan cevap gecikmedi.
İran Savunma Bakanı Aziz Nasırzade, çatışmanın dayatılması halinde karşı tarafın kayıplarının daha fazla olacağını ve ABD’nin bölgedeki tüm üslerinin İran’ın saldırı menzilinde olduğunu öne sürdü.
Ardından Amerikan üslerinde kırmızı alarm verildiği ve hareketlilik olduğu, ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’ni tahliye etmeye hazırlandığı, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth’in Orta Doğu’daki personelin aileleri için tahliye onayı verdiği medyaya yansıdı.
İsrail medyasında yayınlanan haberler de İran’a düzenlenecek saldırının ardından gelecek misillemeye hazırlık yapıldığına işaret ediyordu.
Bu arada, İran muhalefeti “Kebir Planı” adıyla gizlice yürütülen nükleer silah geliştirme faaliyetlerini deşifre etti.
İran Ulusal Direniş Konseyi (NCRI), Washington’da düzenlediği basın toplantısında, Hamaney’in talimatıyla başlatılan söz konusu gizli programın İran’ın “Amad Projesi” adlı nükleer programından farklı olduğunu, Kebir Çölü’nün Simnan vilayetindeki kesiminde çok daha gizli bir şekilde yürütüldüğünü, nükleer silah ve uzun menzilli füzelere nükleer başlık geliştirmeyi hedeflediğini açıkladı.
Bütün bu gelişmeler İran’a yönelik “saldırı öncesi hazırlıklar” olarak yorumlandı.
Washington Post, Amerikalı bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, Umman’ın başkenti Maskat’ta hafta sonu yapılması planlanan ABD-İran görüşmesinin gerçekleşmeyebileceğini yazdı ancak Umman Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamed el-Busaidi görüşmenin pazar günü yapılacağını açıkladı.
ABD’nin savaş tehdidiyle blöf yaptığını düşünen İran, İsrail’in de görüşmeden önce saldırı düzenlemesini beklemiyordu.
Petrol ve doğalgaz tesislerini ihmal etme pahasına nükleer programına bugüne kadar milyarlarca dolar harcayan İran’ın nükleer silah geliştirmek için başlattığı program önceki gece büyük darbe aldı.
İran’ın önünde iki seçenek var:
Ya savaşı göze alıp gerçek anlamda misillemede bulunacak ya da göstermelik birkaç saldırının ardından teslim olacak.