Fenerbahçe’nin daha ilk dakikada bulduğu gol, maç öncesi öngörülerimizin tümünü boşa çıkardı. Keza, güçlü bir iç saha atmosferi avantajıyla sahaya çıkan Trabzonspor’un ilk düdükle birlikte rakibi büyük bir baskı kurması en akla yatkın beklentiydi.

Kruse ile gelen gol, sadece Trabzonspor için değil Fenerbahçe için de sürprizdi kuşkusuz. Hatta, Fenerbahçeli futbolcular son paslarda biraz daha beceri ortaya koyabilse Trabzonspor’un yaşadığı şok, kalesinde göreceği ikinci bir gole de mal olabilirdi.

Golden sonra kontrol de Fenerbahçe’ye geçerken oyunun rengi de az çok ortaya çıktı. Trabzonspor Teknik Direktörü Hüseyin Cimşir, geçen hafta Başakşehir karşısındaki Fenerbahçe’den fazla etkilenmiş olacak ki defansını çok geride konumlandırdı.

Ligin en etkili hücum hattına sahip bir takımın sahada böyle pozisyon alması ciddi bir hataydı ve bu sayede orta sahadaki üstünlük tamamen Fenerbahçe’nin eline geçti. Böyle olunca Trabzon hücumcuları, top alabilmek çok fazla geri gelmek, topla buluştuklarında da kaleye ulaşmak için uzun mesafeler kat etmek zorunda kaldılar.

Ancak futbolun bir hatalar oyunu olduğu gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu. Görüntü itibariyle Trabzonspor ya duran toptan ya da basit bir defans hatasından gol bulabilecekti; öyle de oldu. Sörloth, cılız bir atakta içeriye kesilen serseri bir topta 3 Fenerbahçeli defans oyuncusanun uyuması ve Altay’ın da kapattığı köşeden içeri aldığı topla skora dengeyi getirdi.

Skorla birlikte oyun da da dengeye oturdu. Buna karşın Fenerbahçe kontra yeme pahasına da olsa çok adamla hücum etmekten vazgeçmedi ve iyi pozisyonlar da buldu. İşte bu dakikalarda kalecilerin maçın gidişatı üzerinde nasıl etkili olabileceğini gördük.

Bir kalecide olması gereken tüm meziyetlere sahip olmasının yanında, yaşıyla ters orantılı özgüveniyle Fenerbahçe’nin gol ümitlerini eldivenlerinde eriten isim oldu, Uğurcan.

Ve arkasından yine Fenerbahçe defansının kronikleşen paylaşım hataları ve yine olmadık bir pozisyonda gelen gol… Bu golde defans kadar Altay’ın yan toplar konusundaki beceriksizliğinin payı da büyüktü.

İkinci yarıya Yusuf ve Guilherme’yi değiştirerek başlayan Hüseyin Cimşir topa biraz daha hakim olmayı amaçladı. Bu plan işe yaradı da. Fenerbahçe’nin pas trafiği, ilk yarıdaki etkisini kaybetti.

62’de gelen Emre ve Deniz Türüç hamlesiyle birlikte Trabzonspor da yorulmaya başlayınca maç ilk yarıdaki görüntüsüne döndü.

Ne var ki Fenerbahçe beklentilerin üstünde hücum etkinliği gösterse de sonucu getirecek net pozisyonlar üretemedi. Kanatların hiç çalışmamasının yanı sıra Vedat ve Ozan’ın hiç katkı verememesi de bu sonucu doğuran etkenler oldu.

Sonuç itibariyle Fenerbahçe önemli bir 3 puan kaybetti fakat hem sahadaki duruşu hem de fikstür avantajı ile ligin sonuna kadar yarışın içinde olacağını gösterdi.

Trabzonspor bu maçı kaybetseydi gerçekten de Fenerbahçe’ye oranla çok daha ağır bir yara alabilirdi. Ancak iyi oynamadan kazanmak da önemli bir artıdır ve dün hata yapmayarak 3 değil, “6 puanlık” bir maçı kayıpsız geçtiler.

Maçta Trabzonspor’un iki genç ismi Sörloth ve Uğurcan’a ayrı bir parantez açmak lazım. Her ikisi de çok net bir şekilde bu ligin kalitesinin üstünde isimler ve birkaç yıl içinde bu çocukları Avrupa’nın major takımlarından birinde görmek hiç de sürpriz olmaz.

Hakem Ali Palabıyık ise kariyerine koca bir eksi olarak yazılacak bir maç yönetti. Ndiaye ve Muriç’in tertemiz gollerinde erken düdük çalarak acemice hatalara imza attı. Trabzonspor’un golü öncesi verdiği hatalı korner kararı ve Serdar Aziz’in kırmızı kartını kaçırması da maçın gidişatını etkileyecek diğer bariz hatalarıydı.