Merak etmeyin, bu bir ‘nasihat’ muhabbeti olmayacak.

Zaten, muhterem anne, babanız ve en az aileniz, hatta onlardan fazla koruma duygusuna sahip ‘arkadaşlarınız’ dozu kaçık ‘nasihat yağmuruna’ tutuyordur sizi.

‘Ben öyle yapmayacağım.’

Konu sıkıntısı yaşadığımdan değil bu yazı.

Bu ülkede yaşayıp, konu sıkıntısı çekmenin neye tekabül edeceğini söylerdim de gazetemin yazarlarına ‘nazik olun’ ricası üzerinden şunun şurasında daha kaç gün geçti ki.

Ayrıca, samimi bir ‘itirafta’ bulunayım.

Ülke gündemine dair, siyasî, politik içerikli bir yazı yazdıktan sonra, ‘en az bir gün’ kendime ‘terapi’ uyguluyorum.

Olayların, oluş biçiminden tut, olaylara müdâhil olanlar, ‘yorumcu ve analizciler’ dâhil katlanılır gibi değil.

‘Delinin biri, kuyuya bir taş atıyor, kırk kişi çıkaramıyor’ derler ya, tam o hava.

Çırılçıplak gerçeğe, merhem çözüm yolları da, aynı çıplaklıkta göz önündeyken, sapılan yollar ve önermeler akla ziyân.

‘Kime güvenilmeyeceğini, biz de biliyoruz, sen bize, kime güvenilir onu söyle’ derseniz, onu da söylerim de, bugün ‘güvenilmezlerden’ bahsedeyim istedim.

Hem henüz, ‘ciddi mi’ yoksa, ‘ti’ye’ alarak mı yazacağıma karar vermedim.

Bu aşamada, ülke gündemine bakıp, ‘Hiç kimseye güvenmeyin amman, sakın ha!’ de, diyor içimden bir ses.

Ancak, bu sese ‘metelik’ verecek değilim.

İnsanoğlunda ‘mizaç zenginliği’ var. ‘Menfaat zenginliği’ de öyle.

‘Beklenti zenginliğinin’ hatırı sorma gitsin.

Hal böyle olunca ‘güvenilmezlik’ konusu da zenginleşiyor.

Meselâ, bir akıl, ‘İnsanlar anlaşamazsa, birbirlerine karşı daha az tehlikeli olur’ demiş.

Nasıl? ‘Kıyak’ bir fikir değil mi?

Kafadan, karşındakiyle anlaşma ve uzlaşma yolları arayıp, dostane ilişkiler kurarak ‘tehlikeyi bertaraf etmek’ yerine, aradaki yarığı açıyor ve size ulaşılmasını imkânsızlaştırıyor ve ‘sağlama’ alıyorsunuz kendinizi.

Uyar mı?

Valla hiç girmeyim diyorum ama, bizim ‘muhalif siyaset’ kültürünün omurgasını teşkil eden fikrin ta kendisi sanki.

Şu da ilginç, ‘şahsi haysiyetlerini put edinmişlere güvenmeyin’ diyor bir başka akıl.

Argümanı da kendinden menkûl. ‘Çünkü onlar, “kendi şahsiyetlerine meftundurlar” ve başka şahsiyetlere “tenezzül” etmezler.’ Çok ikna edici.

‘Şahsiyet sahibi’ olanlara bile güvenemeyeceksek, ‘şahsiyetsizlere güvenmeyin’ demek ‘acaip komik’ kaçacağından naşi yazmağa ‘tenezzül’ bile etmiyorum.

‘Paraperestler’ var bir de. Her şeyi paraya ‘tevil’ edenler, paranın ‘limiti’ arttıkça, bir önceki ‘ilke ve prensiplerini’ de çöpe atarlar. ‘Sadakat ve fedakarlıklarının’ derecesi ‘borsa’ gibi iner çıkar. Bu tiplere güvenmeğe karar verirken, paranızın ‘limitini’ kontrol etmenizde fayda mülâhaza ediyorum.

Bünyenizde şaşkınlık var edecek bir başka güvenilmez ‘hınzır’ türü, ‘rüşvet ve hediyelere me’luf olmuş insanoğulları.’ (Mel’uf da ne, dediniz değil mi? Marş marş lügâtlere derdim de, ‘kıyamadım’ siz sevgili kaarilerime. Mel’uf, ‘alışmak ve ünsiyet geliştirmek’ demek.)

Bu demek ki, ‘rüşvet yiyicileri’ para ile ‘satın alabileceğinizi’ sanıyorsanız ‘duvara’ toslayabilirsiniz. Para ile ilişkileri öyle ‘dejenere’ olmuştur ki, onsuz iş yapmazlar ama ‘paranın kolay elde edilişinden naşi’ yeri geldiğinde ‘eyvallah da’ etmezler. ‘Maddî aşkınlık’ yaşarlar. Amman ha! Bu ‘maddi aşkınlığı’ ‘manevî yükseliş’ sanmayın.

Para ve maddîyâta itibâr edenlerin ahvâli bu.

‘Aynî ve nakdî’, ‘menkûl ve gayrî menkûl’ müşahhas kıymetlere karşı ‘ünsiyet’ geliştirmemiş olanlar da ‘tehlikeliler’ sınıfından.

Çünkü, onlar da sizin ‘ilim ve hissiyatınızla’ kavrayamayacağınız son derece ‘sübjektif ve mücerret’ kurallara tâbi ‘mücessem’ karakterleriyle, ‘tam olarak onu ifade etmiyorum’, ‘hayır, söylemek istediğim başka bir şey’ diyerek bir türlü kalbinizi ‘mutmâin’ edecek bir ‘anlaşma ve uzlaşma zemini’ sağlayamayacaklardır.

Meselâ, muhalefet politikacılarına özellikle, ‘hassaten’ asla güvenmeyin.

Çünkü, ‘iktidar hırsı ve hezeyanıyla’ hep bol keseden sallarlar.

Genellikle, kaybettikleri seçimin arkasından da bütün suçu ‘az salladıklarına’ bağlar, bir sonraki seçimler de dozu artırıp daha ‘kallavî’ sallarlar. Bu böyle sürer gider.

Bu da köşe yazarlarına:

Gazete okurlarının ‘hepsine’ güvenmeyin.

Çünkü, çoğu ‘sadece başlıklara bakar, spot okurlar.’

Yalan mı?

J