Meclis, günlerdir, Anayasa Değişikliği Teklifi için hummalı bir çalışma içerisinde.

Maddeler ne getiriyor, şimdiye kadar hangi maddeler geçti, 2. Tur ne zaman, referandum olacak mı vb. konulara değinmeyeceğim. Meraklısı takip edip öğreniyor zaten.

Bir süredir şaşırma ve hayret duygumu yitirdiğim için; Milletvekilleri konuşarak anlaşma, meşveret ve şurâ yerine birbirine tekme tokat girişmiş mi, saksı mı fırlatmış, biri öbürünün bacağını mı ısırmış, ısırılan aşı mı olmuş, adli tıp uzmanı, yaranın aslında ısırık değil eski bir yara olduğunu mu tespit etmiş? Bunlarla da ilgilenmiyorum.

Geçtiğimiz hafta, tüm bu karmaşanın içinde benim dikkatimi çeken tek bir şey oldu: Meclis’te açılan “Köpek giremez” pankartı. (Buraya üzgün surat gelecek)

Isırma konusuna gönderme olduğu belli olan bu pankartı açan milletvekili kim? Bilmiyorum. Hangi partiye mensup? Onu da.

Zaten ne önemi var ki? Beni asıl üzen “Meclis’te köpek istemiyoruz, köpek giremez” söylemi.

Neden istemiyorsunuz ki hayvanları? Hangi köpek durup dururken birini gelip ısırır ayrıca? –Hiç biri.

Bir köpek o kavga- gürültünün, küfür ve hakaretin olduğu Meclis’e gelip ne yapacak zaten, o da ayrı bir konu.

Tüm hayvanların, özellikle de kedi ve köpeklerin tek istedikleri karınlarını doyuracak kadar mama, susuzlukları geçecek kadar su ve biraz da sevgi. Hepsi bu.

Meclis’te bunları sağlayabiliyor musunuz onlara? Meclis’in maskot bir köpeği olsa, en ciddi kanunların görüşüldüğü sırada umarsız tavırlarıyla ortada gezinse. Ya da bir kedi? Boş bulduğu bir koltuğa kıvrılıp uyusa, TBMM TV arada ona yakın çekim yapsa, Meclis Başkanı, genel kurula hitap ederken gelip kafasıyla ona sırnaşsa, o konuşmasını yarıda kesip onun gıdığını sevse mesela, tüm ülke bunu canlı yayınlarda izlesek, akşam ana haberlere konu olsa, gülsek, şefkat duygumuz tüm benliğimizi kaplasa…Fena mı olur?

Bence harika olur.

5199 sayılı kanun da değiştirilsin

Madem konu anayasa değişikliği ve hayvanlardan açıldı. Meclis, eli değmişken şu 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu, “Kabahatler Kanunu” olmaktan çıkarıp Türk Ceza Kanunu kapsamına alacak düzenlemeyi de meclisten geçirse ve adını da ‘Hayvan hakları Yasası’ koysa ne güzel olur.

2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda caydırıcı cezalar olmadığı için itlaflar, işkenceler, tecavüzler her geçen gün daha da artıyor. Ne yazık ki ceza alan yok! Çünkü 5199 sayılı kanunda hayvana işkence Ceza Kanunu’na girmeyip Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendiriliyor. Bütün bu olaylar, geçmişte hayvan hakları için çalışan sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirmişti. Benim de gönüllüsü olduğum HAYTAP (Hayvan Hakları Türkiye Aktif Güç Birliği Platformu) kanunun, TCK kapsamına alınması için bir dilekçe örneği hazırlayıp imza kampanyası başlatmıştı. Hayvanları Koruma Kanununun isminin, “Hayvan Hakları Kanunu/ Yasası” olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Tüm kanunun ruhu, her bir maddeye ve düşünülen gerekçeye nüfuz etmelidir. Onların HAKLARININ var olduğunu kabul ederek, kanun değişikliğini ele almamız, tüm kanunu bu bakış açısı ile kabul etmemiz gerekir. Aslında, bu değişiklik hayvan hakları konusunda reform niteliğindeki “zihniyet değişikliğinin” de ilk adımı olacaktır.