IŞİD’in düzenlediği Paris saldırıları sonrasında özellikle Avrupalı Müslümanlara yönelik yeni bir terör dalgası başladı. Camiler kundaklanıyor, duvarlara Müslümanları aşağılayan yazılar yazılıyor, başörtülü kadınlar kamusal alanda rencide ediliyor, sakallı takkeli insanlar potansiyel terörist muamelesi görüyor, en temel insan hakları dahi askıya alınıyor, özgürlükler güvenlik gerekçesiyle kısıtlanıyor. Bulundukları ülkelerde azınlıkta olan Müslümanlar için 11 Eylül saldırılarından sonra yaşanan boğucu hayat, yeniden başlamış durumda.

Afganistan’ın Sovyet Rusya tarafından işgali ile başlayan süreçte, ‘Müslümanlar Küresel Cihat’ olarak isimlendirilen yeni bir savaş taktiğini tedavüle soktular. Küresel cihadın felsefesine göre savaş, sadece iki ordunun karşı karşıya geldiği ülkede değil, işgal ordusuna destek veren ülkenin ve ülkelerin de dâhil olduğu birçok yerde yaşanmalıdır. Savaştan sadece eli silahlı savaşanlar değil, savaşa çok uzak siviller de etkilenmedir. Hemen her yerde, herkes korku içerisinde yaşamalı, bombalar patlamalı, silahlar konuşmalı, kâfirlerin yüreği hep korku ile titremeli. Yapılacak her eylem, İslam ülkelerinde yaşanan trajediyi yaşatmalı batılılara…

Bombalar rastgele patlamaya başladığında kimlerin öleceğini hiç kimse bilemez. İslam ülkesinde yaşanan bir savaşa en ufak bir dâhili olmayan sıradan bir kişi de ölür, “Çağrı” filminin yönetmeni Mustafa Akkad gibi ümmete dair nice planları, umutları olanlar da ölür. Ne kadar tevil edilmeye çalışılırsa çalışılsın; İslam, böyle bir savaş taktiğine hiçbir koşulda, cevaz vermez. Düşman ne kadar alçak olursa olsun, masumları, sivilleri, kadın ve çocukları hedef gözeterek öldürürse öldürsün, mabetlerimizi, okullarımızı, hastanelerimizi, evlerimizi bombalarsa bombalasın, biz de aynen onlar gibi hesapsız kitapsız, gözü kara hareket edemeyiz. Vatan savunmaya, toprağımızı düşmandan temizlemeye, bayrağımız için, ülkemiz için, insanımız için ayağa kalkıp savaşmaya sonuna kadar evet. Ancak, düşmanımızı öğretmen kabul edip, onlar gibi davranmaya, onlar gibi hareket etmeye, onlar gibi savaşmaya hayır. Asker-sivil ayrımı yapmadan yürütülen bir mücadelede, masumların göz göre göre öldürülmesi ile o cihadın bereketi kaçar, azameti tükenir ve neticesinde Allah’ın Müslümanlar için vaat ettiği yardım kesilir.

Afganistan cihadından bu yana İslam dünyasının yaşadıkları ortada. Savaşı tüm dünyaya yaymayı hedefleyen küresel cihatçıların planları neticesinde savaşın olmadığı, bombaların patlamadığı İslam ülkesi kalmadı. Ümmetin içinde bulunduğu bugünkü durumdan kurtuluşu, Müslüman Kardeşler, Milli Görüş, NAHDA gibi mutedil, vasat, örnek teşkilatların silaha sarılmadan, karınca misali sabırla olgunlaştırdıkları mücadele yöntemleri ile olacaktır. Bunların yerine, El Kaide, IŞİD, Boko Haram, El Şebab gibi eli silahlı örgütlerin küresel cihat yönteminin galip gelmesi durumunda eşek arıları misali sesimiz çok çıkar, herkesi rahatsız ederiz, herkesin gözünü korkuturuz ancak bal yapamayız. Bizim bal yapan arılara ihtiyacımız var…