Bayram gibi sımsıcak, capcanlı, samimi, gönülden, gönül adamıydı Metin Dayı… Bir bayram sabahı, göç etti bu diyardan. Demli bir çay, köpüklü bir kahve, soğuk bir su gibi bıraktı ardında dünyayı ve Rabbine kavuştu. Allah gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun…

Fatih At Pazarı Meydanı’nın en eski sakinlerinden olan Erzincanlı Metin Sönmez, nam-ı diğer Metin Dayı, 70 yaşında vefat etti. Yolu At Pazarı’na düşen, Fatih Camii tarafından meydana girenlerin selam verip geçtiği, küçük taburelerine ilişip çayını içtiği, duasını aldığı herkes bilirdi Metin Dayı’yı. Tanısın tanımasın herkesi kendine has duasıyla karşılayıp hal hatır sorduğu, yine kendine has duasıyla uğurladığı bir garip âdemdi Metin Dayı. Çok sık gitmesem de benim de üzerimde duası vardı Metin Dayı’nın. En son geçen Ramazan’da bir grup arkadaşla birlikte geleneksel hale getirdiğimiz, onun çay ocağında yaptığımız Kurtuba İftarı’nda görüşmüştüm. “Allah seni annene bağışlasın” en bildik duasıydı, ama beni gördüğünde “Allah seni evladına bağışlasın” derdi. Bir oğlum olduğunu biliyor muydu, annemin vefat ettiğinden haberi var mıydı bilmiyorum, ama beni ne zaman görse “Allah seni evladına bağışlasın” derdi.

Herkesin üzerinde mutlaka bir duası vardı Metin Dayı’nın, bu dünyadan göç ettiğinde herkesin diline işte bu dualar gelip yerleşiverdi. Tanıyan tanımayan herkes Metin Dayı’yı bu dualarla uğurladı. Ne güzel bir adammış ki, görüştüklerinde dua biriktirmiş. Herkese dua emanet etmiş. Herkesin duasını almış.

Şu üç günlük dünya hayatında resmin bütününü görmek için çaba harcarken, ne yazık ki resmin içerisinde yer alan küçük hikâyeleri ıskalıyoruz. Büyük dava adamlarını, büyük yazarları, büyük düşünürleri yâd etmekten Metin Dayı gibilerinin halini hatırını sormaya fırsat bulamıyoruz. Diriliş Postası’nın Pazartesi günkü nüshasında “İslami hareketin önde gelen çaycılarından Metin Dayı âhirete göçtü” başlığı, bu eksiğimizi tüm çıplaklığıyla yüzümüze vurdu. Kendi halinde, oğluyla birlikte işlettiği çay ocağından başka bir meşgalesi olmayan bu adam, gerçekten de İslami hareketin önde gelen çaycılarındandı. Yeni çıkan bir dergi, ilk onun çay ocağına gelirdi. Yeni çıkacak bir gazetenin ilk nüshalarına, ilk onun çay ocağında rastlanırdı. Fatih Camii’nde yapılacak bir eylemin afişi, ilk onun çay ocağına asılırdı. Dergi çıkarmak için bir araya gelen gençler, Metin Dayı’nın demlediği, oğlu Hamza’nın ikram ettiği çayları yudumlarken konuşurlardı hayallerini. İlk açıldığı günden beri hiç değişmemiş mimarisi ve konseptiyle dünyaya kafa tutan bir mekânın sahibiydi o.

Metin Dayı gitti… “Dayıların yeri” diye isimlendirdiğimiz o çay ocağı büyük ihtimalle eskisi gibi olmayacak. Kapanır mı, yerine afili isimle yeni bir kafe mi açılır, göreceğiz. Tek bildiğim; At Pazarı Meydanı’nın en cins mekânı, artık Metin Dayı’sız…

Tam da burada bir parantez açıp Âdem Özköse ağabeye, en kalbi şükranlarımızı sunmalıyız. Zira, Âdem ağabey, Metin Dayı ile ilgili ilk yazıyı, o hayatta iken kaleme alıp yayınladı ve herkese “bizim büyük hikâyemizin bu tarafına da bir bakın” dedi. Onun sayesinde, Metin Dayı’yı daha yakından tanıma imkânı bulduk. Teşekkürler Adem ağabey, Allah rahmet eylesin Metin Dayı…