Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Ahmed Er-Raysuni, ülkesi Fas’ta katıldığı bir televizyon programında Batı Sahra sorunuyla ilgili açıklamalarda bulunarak, “Moritanya’nın varlığı da Batı Sahra gibi bir hata. Fas, Avrupa işgali öncesi sınırlarına geri dönmeli” dedi.

Faslıların Batı Sahra’ya hatta Cezayir sınırları içindeki Tinduf kentine kadar yürümesi, bu uğurda “canıyla ve malıyla cihat etmesi” gerektiğini, Fas Kralı’nın emretmesi halinde âlimler olarak göreve hazır olduklarını söyledi.

Er-Raysuni’nin sözleri Cezayir’de ve Moritanya’da tepkilere yol açarken, din ve devlet /âlim ve siyaset arasındaki ilişki de tartışma konusu oldu.

“Evrensel bir İslami mesaja sahip olduğunu iddia eden Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin başındaki isim böylesine hassas siyasi bir mesele hakkında konuşup görüş bildirmeli mi?” sorusu gündeme geldi.

Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Mısırlı ünlü alim Yusuf El-Karadavi başkanlığında 2004 yılında Katar’ın başkenti Doha’da kuruldu.

Kasım 2018’de İstanbul’da yapılan toplantıda El-Karadavi’nin ardından başkanlığa seçilen Er-Raysuni’nin son açıklamaları çatısı altında Cezayir ve Moritanya dahil İslam ülkelerinden onlarca alim bulunan Dünya Müslüman Alimler Birliği’nde de rahatsızlığa yol açtı.

Birlik Genel Sekreteri Ali El-Karadaği, Er-Raysuni’nin sözlerinin “kişisel görüşleri” olduğunu ve kendilerini bağlamadığını ifade etti.

Er-Rasyuni ise tepkilere cevap vererek “yanlış anlaşıldığını” ve Müslümanların birlik ve bütünlüğünü savunmak, Batı Sahra’nın Fas’tan ayrılması halinde yeni bir bölünme yaşanacağına dikkat çekmek için o açıklamaları yaptığını belirtti.

Cezayir ve Fas arasındaki ilişkiler, fiilen Fas egemenliği altında bulunan Batı Sahra sebebiyle uzun süredir gerginlik yaşarken, Cezayir geçen yıl Ağustos ayında Fas’la diplomatik ilişkilerini kestiğini duyurdu.

Fas Cezayir’i Batı Sahra’daki ayrılıkçı Polisario Cephesi’ni ve Cezayir de Fas’ı Cezayir’deki ayrılıkçı El-Kabail Hareketi’ni desteklemekle itham ediyor.

Kısacası, Batı Sahra sorunu Fas için toprak bütünlüğüyle alakalı milli bir mesele.

Suudi Arabistan’ın politikalarını fetvalarla destekleyen Genel Müftüsü ve Büyük Âlimler Heyeti var.

Merkezi Mekke’de olan Râbıtatu’l-Âlemi’l-İslamî de yine Riyad’a hizmet ediyor.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Şer’i Fetva Konseyi Başkanı tayin ettiği Moritanyalı Abdullah bin Beyye ve merkezi Abu Dhabi’de bulunan Tabah İslami Araştırmalar Müessesesi Başkanı Yemenli Ali El-Cifri gibi isimleri finanse ederek dini alanı politikaları doğrultusunda şekillendirmeye ve İslam dünyasından gelecek tepkilere karşı bir tür “dini kalkan” oluşturmaya çalışıyor.

Yusuf El-Karadavi öncülüğünde kurulan Dünya Müslüman Âlimler Birliği ise -Katar’ın politikalarından tam bağımsız olduğu söylenemese bile- nispeten “devletler üstü” bir organizasyon görüntüsü veriyordu.

Söz konusu imajın oluşmasında birlik üyelerinin kimlikleri kadar Mısırlı âlimin karizmatik liderliğinin de rolü olduğu kesin.

El-Karadavi’nin halefi Er-Raysuni, son açıklamalarıyla Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin imajını koruyamayacağını gösterdi ve “mevcut koşullarda devletler üstü bir ulema organizasyonunun mümkün olmadığını” savunanların tezini güçlendirdi.