Elektrikli araçlar, çevrenin korunması ve fosil yakıt kullanımının azaltılmasını sağlıyor. Ancak elektriğin tamamen çevreci kaynaklardan elde edildiğini söyleyemeyiz. Kaldı ki, elektriğin sadece hidroelektrik, güneş ve rüzgâr gibi çevreci teknolojilerle üretilmesi mümkün değil. Bu kaynaklar, henüz hiçbir ülkenin tek başına enerji ihtiyacını karşılayacak seviyede değil.

Bu arada, kömür ve nükleerden enerji üretmeye son vereceğini açıklayan Avrupa ülkelerinin, enerjide Rusya’ya bağımlılıktan kaynaklanan sorunlar nedeniyle, doğalgaz tüketimini sınırlayıp, şu an hızla bu kaynaklara yeniden yönelmiş ve çevreciliği geri plana atmış olduğunu hatırlamalıyız.

Pandemi sonrası yaşanan küresel ekonomik buhran da bu kararları tetikleyen faktörlerden. Özellikle AB ülkeleri, ekonomik krize yenik düşmeden ve Rusya’ya bağımlılığın doğurduğu sorunlardan en az etkilenerek kışı atlatmanın hesabını yapıyor.

Elektrikli araçlar, daha düşük karbon ayak izine sahip olma, fosil yakıtlara bağımlılığı en aza indirme ve petroldeki fiyat dalgalanmalarından tüketiciyi koruma açısından çok değerli. Buna rağmen üretim süreçlerinin tamamen çevreci olduğunu söylemek güç. Bu süreçlerin iyileştirilmesi ve elektrikli araçlarda kullanılan kritik minerallerin nasıl elde edildiğine iyi bakmak gerekiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kıdemli danışmanlarından Jim Wormington, elektrikli araçların üretimine geçişin, kobalt, lityum, grafit ve nikel dahil olmak üzere pil üretimi için kritik mineralleri çıkarmak için küresel rekabet başlattığına vurgu yapıyor.

Wormington, pil muhafazası ve araba panelleri için kullanılan alüminyum gibi diğer metallere olan talebin önemli ölçüde artacağını hatırlatıyor. İşin acı yanı, bu kritik minerallerin genellikle az gelişmiş ülkelerde bulunması ve bunlar çıkarılırken büyük insan hakları ihlâlleri yaşanması.

Dünyadaki kobalt rezervinin yüzde 70’inin bulunduğu Kongo’da yetişkinlerin yanı sıra çocuk işçiler, derme çatma maden çukurlarında zehirli tozlar soluyarak çalışmak zorunda kalıyor. Bu işçiler, endüstriye en değerli mineralleri sağlayıp, tüketicilerin konfor içinde seyahat etmesi için ter dökerken, kötü koşullar altında çalıştırılıyor.

Batı Afrika ülkesi olan Gine'de ise madencilik şirketleri, alüminyum üretmek için gerekli cevher olan dünyanın en büyük boksit yataklarını ortaya çıkarıp otomobil endüstrisine kaynak sağlamak için, çiftçileri topraklarından uzaklaştırıp, su kaynaklarına zarar veriyor.

Dünyanın fabrikası Çin'de ise çelik ve alüminyum üretimi ile kritik minerallerin işlenmesi için hâlâ kömür kullanılıyor. Çevreci teknoloji olan elektrikli araçlara destek amaçlı bu üretim aslında, bu araçların tamamen çevreci süreçlerle ortaya çıkmış olmasını gölgeliyor.

Elektrikli araçlara geçiş, çevre başta olmak üzere ekonomik nedenlerle büyük fayda sağlıyor. Ancak bu araçların üretimindeki tüm süreçlerin aynı çevreci amaçlarla gözden geçirilip, yeniden yapılandırılması ve devletlerce denetlenip, yaptırımlara bağlanması şart.