Enerji fiyatları son dönemde ülkelerin ekonomi politikalarında en önemli yeri tutan konu olarak karşımızda durmaktadır.

Yükselen enerji fiyatlarıyla mücadele edebilmek hiç de kolay gözükmemektedir.

Fiyatlardaki yükselişin yanında bir de arz konusunda yaşanan sıkıntılar işin tuzu biberi olmaktadır.

Doğal kaynakları ellerinde bulunduran ülkelerin bu kaynakları birer ambargo silahı gibi görmeleri, enerji konusunun önümüzdeki günlerde de üzerinde durulacak konuların başında gelmesine sebep olacaktır.

Enerji arz eden ülkelerin kendilerine uygulanan ambargolar karşısında hemen vanaları kapatma girişiminde bulunmaları aslında fizikteki etki – tepki prensibinin uluslararası politikadaki karşılığı olarak görülebilir.

Avrupa ülkelerine uygulanan bu politikanın karşılığında Avrupa’daki hükûmetlerin tamamı bir dizi tedbir paketleri açıklamaya başlamışlardır.

Henüz kış ayları gelmeden sonbaharın başında bu tedbirleri hızla uygulamaya koyan Avrupa ülkelerinin yaşayacakları enerji krizini atlatabilmeleri çok da kolay görünmüyor.

Sosyal ve ticari hayatın birçok boyutunu etkilemesine kesin gözüyle bakılan enerji ambargosunun derin izler bırakacağını şimdiden görmek son derece kolaydır.

Öncelikle enerji konusundaki politikaların temelinde vatandaşının gelecek olan enerji faturasını rahat ödeyebilmesine önem veren Avrupa ülkeleri almış olduğu enerjide tasarruf politikalarıyla da kullanımı olabildiğince aşağılara çekmeyi hedeflemektedir.

Tasarruf politikalarında devlet dairelerinin birçok noktasında belirli zaman periyotlarında elektriklerin tamamen kapatılmasından tutun da ısınma konusunda 20 derecenin altında bir ısı seviyesinde kalmaya kadar tedbirler yer almaktadır.

Bunlarla elde edilmek istenen temel amaç, enerji fiyatlarını belirli bir sınır aralığında tutabilmektir.

Ayrıca devlet özellikle enerji konusunda topladığı vergilerden de fedakârlık ederek çok ciddi oranlarda bir vergi indirimine gidip vatandaşının bu noktadaki vergi yükünü hafifletmektedir. Bu durumda da ödenecek faturaların miktarlarında düşüşler ortaya çıkacaktır.

Tüm bunlara ek olarak geliri düşük olan vatandaşlarına, emeklilere ve öğrencilere ek ödemeler yaparak Avrupa ülkeleri bu gruplara desteğini sürdürmek istemektedirler.

Ortaya konulan bu tedbirlerin tamamında aslında bir anlamda da enflasyonla mücadele etme gayreti de hiç azımsanmayacak kadar vardır.

ABD’de düşmeye devam eden enflasyonu örnek alan Avrupa ülkeleri kendilerinde de aynı derecede bir düşüşü istemektedirler.

Uygulanmaya çalışılan ekonomi politikalarının tamamına genel anlamda bakıldığında finans ile sıkı bir ilişki içerisinde oldukları anlaşılmaktadır.

Çünkü her bir tedbirin sonu vatandaşın cebinden çıkacak paraya dayanmaktadır.

Enerji fiyatları an itibarıyla öyle bir noktaya gelmiş durumdadır ki birçok sektörde kimi fabrikalar bu fiyatlarla üretim maliyetlerini tekrar gözden geçirebilmek adına üretimlerine ara vermiş durumdadırlar.

Fiyatların yükselişini biraz olsun durdurabileceğine inanılan nükleer enerji üretimlerinde de bir sekteye uğrama durumu söz konusu olduğu için özellikle doğal gaz kaynaklı elektrik üretiminde fiyatların yükselmeye devam edeceği maalesef ki aşikârdır.

Birçok üretim kolunda hatta sadece üretim kolunda değil hizmet tarafında bile elektrik faturaları çok ama çok ciddi bir maliyet kalemi oluşturmaya devam etmektedir.

Öyle ki bu konuda dünya ülkeleri ivedi tedbirler almazsa maliyetlerin nereye gideceğini kestirmek de imkansız bir hal alacaktır.

Çözüm dediğimizde ise şunu söylemek yerinde olacaktır: Doğru ve yerinde enerji politikalarıyla işin finansal boyutunu da rayına oturtmaktır.