Çin’in 6 Ekim 1950 tarihinde Tibet’i ilhak için harekete geçmesiyle başlayan ve 1962 ve 1967 yıllarında yaşanan savaşlarla çözümsüzlüğü artan Hindistan - Çin mücadelesi 1975, 2013, 2014, 2015, 2017, 2020 yıllarındaki sınır çatışmalarıyla günümüze kadar gelmiş olup halen daha bölgeyi tedirgin eden açık bir yara olarak nitelendirilmektedir.

Sovyetlerin yıkılışına kadar dikkatli bir politika ile yoluna devam Hindistan bu süreç sonrasında Çin ile baş başa kalmasıyla Çin’e karşı dengeleme politikası izleme amacıyla Başbakan Narasimha önderliğinde “Doğu’ya Bakış” programını başlatmış, kontrollü ekonomiden serbest ekonomiye geçiş için (yıllar sürecek olsa da) harekete geçmiş, Güney Doğu Asya ülkeleri ile ekonomik, stratejik, askeri ilişkiler geliştirmiştir.

Başta, Çin'in çevreleme politikasını kırmak için öncelikli devlet konumunda olan Myanmar olmak üzere Bangladeş, Tayland, Sri Lanka gibi ülkelerle iletişim kurulmuş ve Güney Doğu Asya Ülkeler Birliği-ASEAN ile ilişkiler geliştirilmiş; “Genişletişmiş Komşuluk” kavramı tanımlanarak Çin’in oluşturmaya çalıştığı baskıdan kurtulunmaya çalışılmıştır.

2012 yılında ASEAN Forum stratejik ortağı olduktan sonra “Doğu’ya Bakış” programı 2014 yılında “Doğu’ya Hareket” olarak güncellenmiş bölge güçleri ile ekonomik, askeri, teknolojik ilişkiler genişletilmiş ve dengeleme politikalarından güçlü aktörlük politikalarına geçiş sağlanmıştır.

Özellikle Japonya ile geliştirilen ilişkilerle eğitim faaliyetlerinde ciddi ilerleme ve önemli derecede teknoloji transferinin yanında büyük doğrudan yatırımlar alınmış olup Çin’e karşı ABD ile ilişkiler hızla güçlendirilmiştir.

“Doğu’ya Hareket” programı kapsamında çok sayıda Asya-Pasifik ülkesine ziyaretler gerçekleştirilerek ortak kültürün öne çıkarılması, turizmin ve kültürel faaliyetlerin geliştirilmesi hususlarında çaba gösterilerek yumuşak güç oluşturma konusuna da büyük ehemmiyet verilmiş ve bölgesel aktörlükte meselenin bu önemli alanları da ciddiyetle ele alınmıştır.

İki devlet arasındaki sorunlarda, sınır çatışmalarının yanında, Çin’in Myanmar ve Pakistan ile geliştirdiği ilişkilerle uyguladığı çevreleme politikasının üçüncü bacağı olan “İnci Dizisi Politikası” da büyük önem arz ediyor. Çin’in jeopolitik etkisini arttırmak amacıyla denizlere hâkim olma ve donanmasını genişletme konulu bu politika Hindistan kadar diğer bölge ülkelerini ve özellikle ABD’yi de çok rahatsız eden bir muhteviyata sahip. Çin bu stratejisini, Hint Okyanusu’ndan Malakka Boğazı’na ve Güney Çin’e kadar kendi ekonomik gelişiminin korunması için enerji arz hatlarının güvenliğini sağlama alma perspektifinden savunurken ABD ve Hindistan başta olmak üzere bölge ülkeleri, bu politikayı Çin’in askeri genişlemesini okyanuslara yayma ve diğer bölge ülkeleri üzerinde baskı kurma amaçlı olarak değerlendirmekte. Hint Okyanusu’ndan Afrika’ya kadar satın alınan ve kiralanan limanlar vasıtasıyla Çin’in son on yıllık askeri, ticari ve diplomatik faaliyetleri göz önüne alındığında eleştirilerin son derece haklı olduğu da ortada. Pakistan’daki Gwadar limanından Sri Lanka’daki Hambantota limanına ve Tayland’daki Kra Isthmus’a uzanan bu muaazam ağ tüm bölge ülkelerini tehdit ettiğinden safların sıkılaşmasına ve özellikle ABD-Hindistan ilişkilerinin gelişmesine yol açmış durumda.

Güney Çin Denizi açısından bakıldığında Tayvan, Vietnam, Kamboçya, Filipinler, Malezya ve Brunei olmak üzere altı devleti yakından ilgilendiren İnci Dizisi, dünya ticaretinin neredeyse yarısının bu politikanın uygulandığı hatlardan geçmesi sebebiyle meselenin ne kadar kritik olduğunu anlamak daha mümkün hale geliyor.

Tüm bunlarla beraber, Çin’in göreceli olarak kara gücü açısından önde olmasına rağmen Hindistan denizlerde Çin’den daha avantajlı konumda durumda. Çin’in çoğu kargo ve enerji taşımacılığının geçtiği Doğu Hint Okyanusu’nda Hint donanması son derece güçlü. Malakka Boğazı’na kadar büyük bir alanda şu an için hakim güç durumundalar. Üstelik Japonya, ABD ve Avustralya ile ortak askeri tatbikatlar yapılması, Çin’i çevreleyen Orta Asya ülkelerine yapılan yatırımlar ve Hint Okyanusu’ndaki ülkelerle tarihi ve kültürel ortaklık potasındaki çalışmalar kapsamında ortaya çıkan Mausam Projesi de Hindistan’ın elini Çin’e karşı uyguladığı dengeleme politikalarındaki önemli kozlar.

Sonuç olarak, iki devlet arasında şu an ekonomik yarıştan, zaman zaman ortaya çıkan sınır çatışmalarına, karadaki çevreleme ve hakimiyet alanı mücadelelerinden denizlerdeki anlaşmazlıklara çeşitli problemler birikmeye devam ediyor. Böyle bir problem havuzunun varlığından en çok faydalanmak isteyecek olan aktör de muhakkak ABD olacaktır. Muhtemelen bu faydalanma operasyonunun başlama düdüğü sesini en güçlü şekilde, ABD’de gerçekleşecek 2024 seçimlerinden sonra duyacağız…