Hızla dönüşen dünyamız yeni bir milletçilik türünün önünü açmaya başladı. Birçok ülkede milliyetçiliğin yükselişine şahit olduğumuz bir dönemde ayrışmış bir tür, eski bir milliyetçilik anlayışı olan seküler milliyetçiliğin yeni bir fakültesi olarak önümüze çıkıyor: Tekno-Nasyonalizm. Yani teknoloji milliyetçiliği...

Mukaddesatı merkeze alan ya da en azından onunla iç içe olmaktan rahatsızlık duymayan milliyetçi-muhafazakâr siyaset iki asırdır tüm dünyada güçlü bir alana sahip. Fakat özellikle son 25 yıllık teknolojik gelişim sürecinde dünyaya sunacağı teklifler ciddi şekilde azalmış durumda. Yeni bir söz söylemekte zorlanıyor. Her geçen gün de yeni dünyayı takipte zorlandığı gibi alttan gelen kuşaklara iletişim alanını kaybediyor.

Ülkemizde Tekno-Nasyonalizm konusunda dünyanın diğer ülkelerinden ayrışan gelişmeler yaşandı. Normal şartlar altında seküler milliyetçiler tarafından ortaya koyulacak doktrinler çerçevesinde kendisine yaşam alanı bulması gereken bu tür, İHA, SİHA ve tüm diğer son teknoloji savunma sanayii ürünleri sebebiyle ayrışması gereken milliyetçi-muhafazakâr dünyanın tam da göbeğinde kendine yer buldu. İş böyle olunca da alttan gelen kuşaklara ana kitle arasında şaşırtıcı bir birliktelik doğurdu. Açıkçası dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir vaka...

Diğer yandan kendini bu birliktelikten görece uzak hisseden ve seküler milliyetçiliğin merkezinde de bu anlayışın neşet etmesini isteyen, en azından teoride buna inanan bir kesim de var ülkemizde. Kurucu değerler çerçevesinde bilimin merkeze alındığı ve maneviyatçı milliyetçilikten ziyade günümüz dünyasının rasyonel şartlarında hayatı okuyup vatandaşlığımızın en kıymetli unsur olarak öne çıktığı, başarının eğitimdeki, bilimdeki, teknolojideki ve bunların sonucunda oluşacak ekonomideki gelişmeler ve ilerlemeler üzerinden değerlendirildiği bir milliyetçilik anlayışı... Yani maddi çıktılara bağlı olan ve kavramları siyasetten uzak tutup herkesin kendi gönlü ve aklına havale eden bir milliyetçilik...

Henüz ortada bir icraatları olmasa da böyle bir oluşuma hazır önemli bir kitlenin var olduğunu seçim sonuçlarından okuyabiliyoruz. Bu okumanın ilerleyen süreçte siyasette ve dolayısıyla tüm dünyada olduğu gibi ekonomide öne çıkması kaçınılmaz bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. ABD'deki ulusalcılara yakın teknoloji firmalarının sahiplerinin tutumu ve Çin'in teknoloji politikaları bu harekete en gerçek örnek olarak önümüzde... 

Bu kitlenin milliyetçi-muhafazakâr kitle içerisinde kendine hayat alanı bulan ve hâlihazırda ciddi üretimler gerçekleştirmeyi başarmış olan ekiplerle buluşup kaynaşması ve o üretim için beşeri sermaye oluşturması çok önemli. Bu seçim sonuçları belki de bu iki tarafın tanışmasına vesile olma ihtimali sebebiyle son derece önemli. Bu büyük bir fırsat!

Ne diyelim, olanda hayır vardır...