Hızla dünyanın bir numaralı ekonomisi olmaya koşan; Asya’dan Afrika’ya, Güney Amerika’dan Avrupa’nın içlerine kadar ekonomik, diplomatik ve askerî nüfuzu artan Çin’in liderlik koltuğunda  son kanuni değişiklikler sonrası hayat boyu başkanlık etme fırsatını elinde tutan çok güçlü bir karakter oturuyor; Xi Jinping.

Komünist Devrimi sonrası Propaganda Bakanlığı yapan ve son derece öne çıkmış sevilen politik bir figür olan babasının, devrimi anlatan bir roman yüzünden Mao ile tartışmasıyla bir anda komünist rejime rağmen evinde özel öğretmenlerden ders alan, ülkedeki yüz milyonlarca çocuktan inanılmaz derecede şanslı bir hayata sahip olan, ülkenin ayrıcalıklı milyonda birlik kesimin içinde bulunan Xi’nin hayatı cehenneme dönmüştü.

Babasının zorunlu çalışma kamplarında ve hapishanelerde geçen yıllarında sokaklara ve hapishanelere düşmüş, kız kardeşinin infazına şahit olmuş (her ne kadar intihar dense de öyle olmadığını kanıtlayan çok sayıda belge ortaya çıktı), firardan firara koşmuş, ne olursa olsun yılmamış, alevlerin içinde pişen bir demir gibi irade göstermiş olan bu adam; babası yüzünden yıllarca kendisine vebalı gibi davranılsa da asla vazgeçmeden defalarca reddedilmesine rağmen partiye üye olmayı ve on yıllar süren mücadele sonrası partinin başına geçmeyi başarmış, tüm rakiplerini elemiş, Mao’dan sonra belki de en güçlü figür olmayı hak etmiş gerçek bir lider örneği.

2012 itibarıyla Bir Kuşak Bir Yol Projesi ile tüm dünyanın ekonomik ve siyasal dengelerini değiştirmeye çalışan Çin’in kaptan koltuğuna oturan Xi'nin karakterini anlamak Çin'i ve gelecekteki politikalarını kavramak adına çok önemli. Her şeyini kaybetmiş bir gencin sabırla, ısrarla, tüm olumsuzluk ve yokluklara göğüs gererek, onurunu kazanmak adına verdiği bu amansız mücadele 25 yıl öncesine kadar bir tas yemek için ölesiye çalışan Çinlilerin dünü, bugünü ve geleceği hakkında çok büyük önem arz ediyor. İşte bu yüzdendir ki Xi'nin önündeki seçilme engelleri kaldırıldı ve yepyeni bir Çin dış politikası tesis edildi. Bir zamanlar dünyanın merkezi olan fakat İngilizlerin ve ardından Japonların aşağılayıcı işgallerinden sonra mahvolan, yüzlerce badire atlatıp öldürmeyen acılardan güçlenen Ejder, artık dünyanın en önemli güçlerinden biri hâline geldi. Bu açıdan bakılınca Xi ile Ejder'in hikâyesi ne kadar çok benziyor değil mi?

2012'den bu yana geçen 11 yıllık süreçte dünyada nelerin değiştiğini ve ne kadarına Çin'in başrolde ya da güçlü yardımcı rollerde olduğunu düşündüğünüzde Çin'in ve koca gemiyi yürüten kaptanı Xi'nin dünyanın geleceği için ne denli önemli birbiri ile özdeşleşmiş karakterler olduğunu anlamak daha da kolaylaşıyor.

Özetle Çin, her şeyini kaybedip müthiş bir çelikten irade ile her şeyi fazlasıyla en baştan kazanan Xi'de vücut buluyor, onun karakterinde efsanevi unvanına; Kızıl Ejder'e dönüşüyor...

Bu adamı ve Çin'i çok iyi anlamamız gerekiyor. Yepyeni bir dünya kurmaya niyetlenen Çin, teknolojinin başülkesi olarak tarihin seyrini değiştirecek atılımlarına hızla devam ediyor. Gemiyi kaçırmamalı; 5G konusunda Çin'e alternatif üretmekten aciz kalmasından bu yana teknoloji savaşlarında her gün daha da geri kalan ABD'nin eski dünyasından gözümüzü potansiyel olarak gerek dost gerek düşman gerekse rakip olacak şekilde konumlandırmak suretiyle Çin'e çevirmeliyiz.

Dünya artık çok hızlı dönüyor. Özellikle de Çin için. Geç kalmamak ve sonunda pişman olmamak için Çin, teknolojisi ve dış politikasıyla 1 numaralı takip önceliğimiz olmalı...