Cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yemin edip göreve başladı. Hayırlı olsun. Başkanlık Sitemi'nin ikinci kabinesini de aynı gün ilan etti. Sürprizler oldu ama herkesin yüzünü gülümseten bir kabine oldu desek abartı olmaz sanırım. Bir iki sürpriz vardı belki, şahıs olarak değil ama görev yeri olarak düşünülen yerle ilgili olarak. Bunların başında MİT Başkanı Hakan Fidan geliyor.

Hakan Fidan pek çok kişinin merak ettiği ama pek tanınmayan bir kişilik ve Dışişlerinde önümüzdeki süreçte Türkiye’nin oynayacağı aktif/sert politikanın ayak seslerine işaret ediyor gibi görünüyor. Hakan Fidan’ın daha hareketli bir bakanlık yapacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Türkiye’nin operasyonel alanında olan ülkelerde etkinlik sahasının genişletilmesi, çeşitli terör örgütlerinin elebaşıları ve elemanlarının getirilmesinde hızlanma görülecektir. Bir de sorun yaşanan ülkelerle ilişkilerin hızlanacağını söyleyebiliriz ki en sıkışık zamanda dahi sorunlu ülkelerin istihbarat örgütleri görüşmeye devam ederler. Fidan, bunlarla daha hızlı çözümler üretmeyi başarma potansiyeline sahip. Mevlüt Çavuşoğlu’nun yükselttiği bayrağı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktır.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, hakeza ekonomiyi en iyi bilen ekipten ve yıllardır Cumhurbaşkanının yanında çalışmış eski Kalkınma Bakanı olması da Mehmet Şimşek’le beraber önümüzdeki süreçte Türkiye ekonomisinde görece düzeltme yaptıklarını göreceğiz.

Yaşar Güler Paşa’nın Milli Savunma Bakanı yapılmasıyla beraber 'Genel Kurmay Başkanları, Savunma Bakanı olur' teamülü oluşmaya başladı. Artıları ve eksileri olsa da sistem şu an için bu tür bir çalışmaya uygun ve hamle çok doğru. Asker kendinden bir bakana uymayı daha çok sever.

Türkiye Yüzyılı mottosuna uygun bir kabine olmuş, hayırlı olsun güzel sonuçlar versin. Ülkenin bir açık hava AR-GE ülkesi olması lazım, dış ticaretin, turizmin yüz milyarlarca dolara çıkması ve ülkede insan refahının yükselmesi temel hedef olmalı. Bu dönemde kişi başı gelirin 20 bin doların üzerine çıkarılması gerekiyor. Herkes üstüne düşeni yerine getirmeli ki hedef tutturulsun.

Bu yazının konusu olmamalıydı ama bir konu daha var onu da yazmadan geçmek istemedim. Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet Akademisini kurdu, hayırlı olsun. Gayet yerinde oldu. Deprem nedeniyle öğrenci alımı ve eğitime başlanması gecikti. Aday öğrenciler mağdur oldu. Sistem yeni olduğu için sistem aksaklıkları test edilememişti, bazı aksaklıklar giderildi. Ama Diyanet personeli çok zaman kaybetti. Eğitim altı ay gecikti ilk ekip 7,5 ay sonra eğitimi bitirecek ve bu süreçte Diyanetin 3600 ve EYT nedeniyle emekli olan personelinin yeri doldurulamadığı için personel açığı doğacak ve bunların tamamı problem olarak Diyanet Akademi’nin kapısında duruyor. Aday öğrencilere ödenecek harçlık (!) cidden komik bir rakam, 2800 TL, aylık ilkokul öğrencisi harçlığından bile düşük. Tabii bir de sigorta durumları var ki o da ayrı bir dert. Bu öğrencilere Genel Sağlık Sigortası öngörülüyor. Yani evli çocuklu bu insanlara 2800 TL ve Genel Sağlık Sigortası yerine en azından asgari ücret ve sigorta yapılması zorunluluk.

Bir de 6200 kişi alınacakken 5200 kişi seçildi Akademiye ve geriye 1080 kişilik bir topluluk yedek olarak bekliyor. Bunların da açık olan kontenjanda değerlendirilmesi Diyanetin personel açığının kapanması açısından yerinde bir karar olacaktır. Önümüzdeki sekiz ay tek bir görevli alamayacak Diyanet, emeklilerle beraber büyük bir personel açığını yönetme şansına sahip değil. 2024 başında Diyanetin personel açığı 25 bine çıkacak. Yani köylerde imam müezzin, Kur’an kursu hocası olmayacak. Bu sıkıntının giderilmesi için yedeklerin de Akademiye kabulü sağlanmalı.

Yeni kabine hayırlı olsun. Diyanet camiasının da böylesi bir acil ihtiyacı var, göz önüne alınır umarım. Vesselam…