2014 yılının Kurban bayramının 4. gününe denk gelen 6 Ekimde başlayıp 8 Ekime kadar devam eden ve kamuoyunda 6-8 Ekim olayları olarak bilinen Kobani bahaneli olaylarının altıncı yılı geride kaldı.

6 Ekim 2014 tarihinde İmralı cezaevinde Abdullah Öcalan’ı ziyaret eden kardeşi Mehmet Öcalan görüşmeden sonra Öcalan’ın“Kobani’deki insanlarımız sonuna kadar direnecekler. IŞİD’in olduğu yerde ve Kürtler’in yaşadığı bölgede nerede bir IŞİD varsa sonuna kadar direnilecek” dediğini aktarmıştı.

Yine KCK Yürütme Konseyi eş başkanlığı da 07 Ekim 2014 tarihinde yaptığı açıklamada “Kuzey halkımız IŞİD çetelerine, uzantılarına ve destekçilerine hiçbir yerde yaşam şansı tanımamalıdır” çağrısında bulunarak yeni bir kalkışmanın “büyük çağrısını” yapmış oldular.

Ayrıca HDP Genel Merkezi “Kobani’de yaşanan katliam girişimine karşı 7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz.” ve “Bundan böyle her yer Kobani’dir.” şeklindeki açıklamaları sonrasında olaylar kızıştı. Özellikle Diyarbakır’da kıyamet koptu.

Bu açıklamalardan sonra eş zamanlı olarak Mersin, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Adana, Siirt, Van, Ağrı, Bitlis, Şırnak, İstanbul, Bingöl ve Osmaniye gibi birçok il ve bunlara bağlı ilçelerde olaylar çıktı. Diyarbakır eksenli olarak 1. Günün sonunda sokağa çıkma yasağı ilan edilerek kısmen olaylar durdurulmaya çalışıldı. Lakin olaylar durmak bilmiyordu. Her köşeyi tutan birileri Devletin reflekslerini test ediyordu. Bu arada diğer yapıların gücünü de görmeye çalışıyorlardı. Tanklar 12 Eylül 1980 den sonra ilk defa sokakları tutmaya başladılar.

Olaylar sırasında Yasin Börü, Hasan Gökgöz, Riyad Güneş ve Ahmet Dakak kurban eti dağıttıkları sırada PKK’lılar tarafından sığınmış oldukları binadan alınıp vahşice katledilmişlerdi. Öldürülen bu kişilerin bedenleri üzerinden araçla geçilip vücutları ateşe verilip taş sopa ve satırlarla başları ezilmiş olarak bulunduklarında olayın üzerinden bir gün geçmişti bile.

STK’lardan oluşan bir heyet diplomasi trafiği yapıp olayların durdurulması için ciddi bir çaba sarf ederken olaylarda can kayıpları artıkça artıyordu. Fetö mensubu polislerinde özellikle 155 e gelen acil ihbarları gerekli yerlere iletmediği ve olayların daha da alevlenmesi için azami çaba gösterdikleri de Yasin Börü davasında ses kayıtlarının dinlenmesiyle ortaya çıktı. Fetö, PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor bölgede olayların şiddetlenmesinin kendisine fayda sağlamasının, hatta hükümetin ciddi zarar göreceğini ve halkın hükümet aleyhine döneceğini hesap ediyordu. 3. Günün sonunda resmi rakamlara göre 52 kişi hayatını kaybetmişti. Ama bölge kaynakları bu sayının çok daha yüksek olduğunu ifade ediyorlar. Hatta Kobani bölgesinden getirilen bazı şahısların cesetlerinin tekrar bir şekilde Suriye’de yaralanmış gibi sınır bölgelerine taşındığı da ciddi olarak sokakta konuşulmaya devam ediyor.

HDP’liler olayları provokasyon olarak nitelendirip işin içinden sıyrıldılar. Olaylardan 8 ay sonra Murat Karayılan, “Türkiye yetkilileri bu konuda akıllarını başlarına toplamalı, halkımızın 6-7-8 Ekim’deki kalkışını unutmamalıdır. Halkımızın o görkemli serhıldanını, içinde geliştiği ortamı uygun görmeyen Önder Apo’nun ancak durdurabildiği iyi biliniyor.” diyerek tarihi itiraflarda bulunarak olaylarda PKK’nın fonksiyonunu net olarak ortaya koyuyordu.

6-8 Ekim olayları hala çözülemedi, çözülmeyen diğer davalar gibi, olayla ilgili Fetö bağlantıları da açığa çıkarılamadı veya çıkarılmıyor. Olayla ilgili adalet talepleri ortada durmaya devam ediyor. Benim o süreçten beri “ bu olaylar başka olayların provası” söylemlerimi geçen gün Sayın Cumhurbaşkanımız da seslendirdi. Demek ki devlet bizi 6 yıldır ısrarla söylediklerimiz noktasına gelmiş oldu.

Ülkede yapılan işler kimseye kar kalmamalı ki bir daha böylesi büyük zulümler yaşanmasın. 6-8 Ekim olayları net bir şekilde aydınlatılıp Kamu vicdanı rahatlatılmalıdır. Vefat edenlere tekrar rahmet diliyoruz. Bu katliamda emeği olanları lanetliyorum.

Vesselam.