Geçtiğimiz Pazartesi günü Şanlıurfa’da çekimleri devam eden ‘Yetim’ filminin setine misafir olduk.

Kar ve Çocuklar isimli filmleriyle tanıdığımız Boşnak yönetmen Aida Begic geçtiğimiz yıl Gaziantep ve Suriye’deçeşitli yardımlaşma dernekleri ve yetimhaneler ile yapılan işbirlikleri sonucunda 250’den fazla Suriyeliçocuğa drama eğitimleri vermişti.

Aida Begic Suriye’deki savaştan kaçıp Şanlıurfa’ya gelen yetimler İsa, Ahmed ve Mutez’in hikayesini anlattığı ve üçüncü uzun metraj filmi olan ‘Yetim’in çekimlerini bitirmek üzere.

Aida Begic film hakkında “‘Yetim’ filmi, yetişkin bir insanın bile zor dayanabileceği ağır hayat yüküile çok erken yaşta baş etmek zorunda kalan çocukların hikayesidir. Bu, savaşın tüm dehşetiiçerisinde anne babalarını kaybeden, daha sonra göç etmek zorunda bırakılan çocukların hikayesidir” diyor.

“Her savaş aynıdır, çocukların savaşlarda çektikleri acılar ise normal hiçbir insanın soğukkanlılıkla yaklaşamayacağı bir meseledir” diyen yönetmen filmi çekmek için en doğru yerin ise Türkiye olduğunu, bu hikayelerin Türkiye üzerinden anlatılmasının daha etkili olduğunu söylüyor.

Aida Begicile ilgili beni en çok etkileyen kısım ise kuşkusuz Bosna’da savaşı yaşamış bir isim olmasından kaynaklanıyor. Özellikle ‘Kar’ filminde topraklarına sahip çıkan Boşnak kadınların hikayesiile beni oldukça etkilemişti. Aida Begic ağırbaşlı ve işini hakkıyla yapmaya gayret gösteren bir kadın. Başörtülü olup olmamasından ziyade boş durmayan ve sürekli çalışan bir isim olması ile gönlümü kazandığını da belirteyim.

Aida Begic ile yeni filmi üzerine de kısa bir sohbet etme fırsatımız oldu. İstifadenize sunuyorum.

Üçüncü filminizde yine yetimler üzerinden bir hikaye anlatmayı tercih ettiniz. Hikayeleri çocuklar üzerinden anlatmak meseleyi biraz ajite ediyor mu?

Esasında çocuklar ile ilgili bir film yaptığınızda anneyi dışarıdabırakamıyorsunuz. Dolayısıyla film kadınlar hakkında da olmuş oluyor. Ben her ne kadar çocuklar ile ilgili bir film yapacağım desem de filmin sonunda hayatın doğal bir sonucu olarak kadınlar da hikayeye girmek zorunda kalıyor. Bu filmimde de çocukların olduğu evde üç kadın yaşıyor. Savaş ve gerçekliği biz bu şekilde bağlamaya çalışıyoruz filmimizde.

Sizi Bosna’nın yetimlerinden Suriye’nin yetimlerine yönlendiren motivasyon neydi?

İlk filmlerimde Bosna savaşının yetimleri üzerine çalışmıştım. İkinci filmim ‘Çocuklar’da Bosnalı yetimlerin hikayesini anlatıyordum. Bosna’daki yetimhanelerde yetimlerle atölye çalışmalarımız da olmuştu. Bosna savaşı olduğunda Suriyeli yetim çocukların olduğu yaşlardaydım ve bu konuda aramızda bir bağ hissettim. Ve bir şeyler yapmak istedim. Bunu Bosna’da savaşı yaşamış birisi olarak Türkiye gibi bir yerde yapmak istedim. Türkiye bunu yapabileceğiniz tek yer çünkü.

Geçtiğimiz yaz aylarında çeşitli derneklerin organize ettiği atölyelerde yetim çocuklarla birlikte oldunuz. Oyuncularınızı da bu atölyeler sonucunda belirlediniz. Bu çalışmalar filminize neler kattı?

Aslında bu çocuklardan ayrılmak zor benim için. Çünkü artık bir aile gibi olduk. Birlikte eğlendik, birlikte çalıştık ve aramızda bir bağ oluştu. Bu atölyeler Suriyelilerin neler yaşadığını hissetmem ve onları tanımam için de faydalı oldu ve günün sonunda aynı zamanda eğlenceli zamanlar geçirdiğimiz bir çalışma ortaya çıktı. Böyle olunca onlardan ayrılıp Bosna’ya gitmek beni çok üzdü.

Mültecilere yaklaşım konusunda Türkiye ve Batı arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?

Çok büyük bir fark var. Filmimi Türkiye’de çekmeye karar vermemin sebebi de bu zaten. Türkiye’de, Şanlıurfa’da herhangi birisinin mültecileriparmağıyla işaret ederek “Sen mültecisin!” dediğini göremezsiniz. İnsanlar birlikte yaşıyor. Batı ülkelerinde mülteci olmak kolay değil. Çünkü mülteci olarak siz orada her zaman diğerlerinden farklı olarak görülürsünüz.İşte bu yüzden Türkiyeliinsanlar ve Suriyeliinsanlar arasında herhangi bir Batılı ülkeden çok daha fazla köprüler var. Bunu görmüyoruz, bunu hissetmiyoruz. İşte ben filmimi bu yüzden Türkiye’deyapmak ve bunu insanlara göstermek istedim.Örneğin bizim filmimizin oyuncularında birisinin annesi çalıştığı için çocuğu sete getirip-götüren Türkiyeli komşu kadın var.

Film tamamlandığında galasını nerede yapmayı düşünüyorsunuz?

Bilmiyorum. Ama büyük bir festivalde ilk gösterimini yapmayı umuyoruz. Ama en önemli galası elbette Türkiye’de olacak, tam olarak nerede olur bilmiyorum ama Şanlıurfa’da olabilir.