Çin’in son zamanlarda, Akdeniz ve Balkanlar’daki varlığını gözle görülür şekilde artırdığı ifade edilmektedir. Çin’e yönelik en büyük endişe kaynağı, ekonomi ve ticaret odaklı yatırımlarının, ileride siyaseti nasıl etkileyeceği konusudur. Özellikle, Çin’in Balkanlar’da yaşayan insanları etkilemek amacıyla medya yatırımlarına ayrıca ilgi göstermesi, yukarıdaki endişeye temel oluşturan argümanların başında gelmektedir.

Koronavirüs salgını ile birlikte Balkan ülkeleri ile Çin arasında var olan iş birliğinin daha da sıkılaşmaya başladığını belirten uzmanlar, yakın gelecekte Pekin’in bu bölgedeki yumuşak güç araçlarının ciddi ölçüde artacağını iddia etmektedirler. Çin’in Balkanlarda tüm yönleriyle güçlenmesinin nedenlerinden biri de Avrupa Birliği’nin Balkan ülkelerine gerekli ilgiyi göstermede yaşadığı tereddüt.

Balkan ülkelerinin, Yugoslavya’nın dağılma sürecinin ardından gelen istikrarsız döneminden daha iyi koşullarda olduğu su götürmez bir gerçektir. Ancak bölgesel ekonomik işbirliği, iktisadi kalkınma, yüksek işsizlik, göç, etnik ve siyasi anlaşmazlıklar, belirgin bir şekilde Balkan ülkelerinin kaderini etkilemeye devam etmektedir. Tüm bu sorunlar Batı Balkan ülkeleri olarak tabi edilen, Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Kosova, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk’ta uluslararası rekabeti tetiklemektedir.

Çin’in bu bölgede yer alan altı ülkeyle tesis etmeye çalıştığı güçlü ve sürdürülebilir ilişkilerin, en çok Avrupa Birliği’ni rahatsız ettiği bilinmektedir. Fakat AB’nin enerji ve ekonomi güvenliği bakımından önem arz eden bu bölge için nasıl bir adım atacağı ve buraya ilişkin nasıl bir mekanizma kuracağı ise belirsizliğini korumaya devam etmektedir.

Avrupa Birliği açısından Batı Balkanlar jeopolitik bir önceliğe sahipken; Çin, Kuşak Yol Projesi kapsamında bölgeye stratejik bir önem atfetmektedir. Nihayetinde Çin’in, Akdeniz limanlarına yaptığı yatırımlar ile bu bölge arasında etkin bir ticari ağ kurmayı, kendisine önemli bir hedef olarak belirlediği anlaşılmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliği’nin ortak pazarına ulaşmak açısından bu bağ gereklidir. Dolayısıyla Çin’in bu yaklaşımının mantıksal açıdan oldukça rasyonel bir tercih olduğunu söylemek mümkündür.

Avrupa Birliği’nin Çin’in bölgeye yaptığı yaptırımlardan endişe duymasının temel nedenlerinden biri, bölge ülkeleri ile AB arasındaki entegrasyon sürecini olumsuz etkileyeceğine dair güçlü şüphedir. AB’nin bölge ülkelerine ilişkin genel yaklaşımı, onları yapısal reformlar yoluyla üyeliğe hazır hale getirmektir.

Bu yüzden Çin’in yatırımlarının bu entegrasyonu ve reformları baltalayıcı bir etki yapacağı düşünülmektedir. Nitekim AB nazarında Çin’in Batı Balkanlar politikası, “borç tuzağı diplomasisi” üzerinden yürütülmektedir.

Bunun önüne geçilememesi halinde, artan altyapı yatırımlarına bağlı olarak ortaya çıkacak borç stokunun, bölge ülkelerini kısa zaman zarfında Çin’in siyasi etkisine karşı savunmasız bir pozisyona düşüreceğinden endişe edilmektedir.

Avrupa Birliği nezdinde, Çin ile Batı Balkan ülkeleri arasında geliştirilen ilişkilerin niteliği, söz konusu altı ülkenin AB hedefine zarar vermektedir. Bunun yanında, adı geçen ülkelerin ciddi altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyduğu da bilinen bir gerçektir. Fakat AB bu yatırımların tüm yönleriyle Birlik kurallarına ve değerlerine bağlı bir şekilde yapılmasına taraftardır.

Bu yönüyle AB kurumları, Batı Balkan ülkelerine Kuşak Yol Projesi kapsamında yapılan Çin yatırımlarını, AB’nin bölgesel entegrasyonuna, temel çıkarlarına ve değerlerine bir tehdit olarak görmektedirler.