Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ( BAE), Bahreyn ve Mısır’ın Katar’la tüm ilişkilerini kestikleri günün üzerinden dört yıl geçti.

Bugün artık Katar’daki yönetimi devirmek amacıyla uygulanan o abluka yok.

Suudi Arabistan’ın el-Ula kentinde Ocak ayında gerçekleştirilen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi’nde krizi sona erdirecek anlaşma imzalandı ve dört ülkenin Doha’yla ilişkilerini eski haline getirmelerinin yolu açıldı.

Ama yaşanan süreçten ve gelinen noktadan çıkarılması gereken dersler var.

Katar, kendisine dayatılan haksız taleplere boyun eğmek ve teslim olmak yerine egemenliğini korumak için dik durmayı ve direnmeyi tercih etti.

Karşı tarafın egosunu kabartacak açıklamalar yerine “Çatışmada ısrar ediyorsanız buyurun çatışalım” dedi ve en etkili silahı olan el-Cezire’ye sarıldı.

Egemenliğini korumak için sonuna kadar direnmek yerine bir takım tavizlerle gönül almak ve durumu kurtarmak isteseydi kaybedecekti.

Katar’ın belki de en büyük avantajı düşmanlarını çok iyi tanıması, huylarını ve zayıf noktalarını bilmesiydi.

Dolayısıyla onlara anladıkları dilden cevap verdi.

Dört ülkenin planı, abluka ilanının şokuyla sarsacakları Doha’ya karşı gerekirse sınırlı boyutta askeri güç kullanarak Katar Emiri Temim bin Hamed es-Sâni’yi kendilerinin kuklası olacak bir başka isimle değiştirmekti.

İlk anlar Katar için hayati öneme sahipti.

İşte tam o sırada Ankara’nın desteği Doha’nın imdadına yetişti ve şoku atlatmasına yardımcı oldu.

Türkiye’nin dostluğunun ne kadar değerli olduğu bir kez daha görüldü.

İlk günlerin şaşkınlığını üzerinden atan Katar, ablukanın olumsuz etkilerini en aza indirmek için bir dizi tedbir almaya başladı.

Zamanla özgüveni çok daha yüksek hale geldi.

Başka hiçbir şey olmasa bile Katar’a kazanç olarak bu yeter.

Dört yıl önce Doha’yla ilişkilerini kestiklerini açıklayan ülkeler dayattıkları kabul edilemez taleplerin hiçbirini alamadılar.

Ne el-Cezire’nin ne de Türk üssünün kapısına kilit vuruldu.

Bir takım yalan haberlerle Katar halkını yönetime karşı kışkırtma çabaları başarısız oldu.

Var olduğu iddia edilen sözde muhalefetten hiç ses seda yok.

Katar’a uygulanan abluka KİK’e ve Suudi Arabistan’ın örgütteki “ağabey” rolüne ciddi darbe vurdu.

Ablukayı sona erdirme kararına rağmen KİK’in yeniden toparlanması kolay olmayacak.

Çünkü Suudi Arabistan ve Katar arasındaki ilişkiler normalleşme sürecine girerken BAE-Katar ve Bahreyn-Katar ilişkileri için aynı şeyi söylemek güç.

BAE ve Bahreyn, ablukaya son verme yanlısı görünmüyor.

Bu arada Riyad’a bağlılığıyla bilinen Manama’nın son yıllarda Abu Dhabi’ye daha fazla yaklaştığını da not etmek gerekiyor.

Körfez’deki üç ülke ve Mısır’ın Doha’ya uyguladıkları abluka hiç şüphesiz Katarlılar için zorlu bir sınavdı.

Bugün itibariyle Katar’ın halkıyla ve yönetimiyle söz konusu sınavdan başarıyla çıktığı rahatlıkla söylenebilir.

Fakat yaklaşık üç buçuk yıl süren abluka boyunca yaşananların geride bıraktığı izlerin silinmesi kolay olmayacak.

Dört ülkenin medya organları ve sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla yürüttüğü kirli propaganda ile Katar Emiri’nin annesinin ırzına ve namusuna dil uzatmaya kadar varan ağır hakaretlerin hiç yapılmamış gibi kabul edilmesi mümkün değil.