Meral Akşener’in çıkışı, yazı başlığındaki soruyu sormamızın nedeni şüphesiz.

Aslında herkes bir şeyler olacağını tahmin edebiliyordu ama bu denli radikal bir çıkış, doğrusu birçokları için şoke edici olmadı da değil.

Başından beri, ‘masayı kuran bir irade’ olduğunu savunan birisi olarak, Akşener’in bu hamlesini kuşkulu bulduğumu söylememe bilmem gerek var mı?

Bu nedenle, masanın dağılmasıyla ilgili bendenizin söyleyecekleri, dört başı mamur bir komplo teorisi olmasa da bu kavramın yakın akrabası sayılabilir, şöyle ki…

İYİ Parti, aslında 7’li olan fakat 6’lı diye yutturulmaya çalışılan masanın CHP ile birlikte dominant unsuruydu.

Diğer partilerin garnitür kabilinden bir rolünün olduğu kendilerince bile kabul ediliyor dersek abartmış olmayız.

CHP ve İYİ Parti ile birlikte masanın görünmeyen ortağı HDP’nin omurgasını oluşturduğu ‘Tayyip Erdoğan karşıtı’ ittifak, uzun süre, gizli ortağın masa dışında kalarak destek sağlaması formülüyle hareket etti.

Bunda hiç şüphesiz ki İYİ Parti tabanını bu karşıtlığa konsolide etmek maksadının çok büyük bir rolü var.

Bu formül uzun süre idare etmelerini sağladı fakat 2022 Kasım ayından bu yana AK Parti’nin ve Erdoğan’ın ciddi bir yükselişe geçmesi bütün hesapları altüst etti.

Deprem sonrasında izledikleri yanlış stratejinin, korktukları sonucu pekiştirdiğini görünce de başka bir çözüm üzerinde çalışmaları kaçınılmaz oldu. 

İşte Akşener’in, partisini masanın dışına çekmesi, bu çözüm planı dâhilinde gelişti kanaatimce…

Yani anlayacağınız bu, bir ayrılmadan ziyade danışıklı dövüş…

Akşener, ayrılma gerekçesini Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını dayatması şeklinde lanse ediyor ve buna karşı olduğunu beyanla birlikte CHP’li 2 belediye başkanından birinin aday edilmesi gerektiğini söylüyor. Bununla da kalmayıp bütün Türkiye’nin gözleri önünde Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlarına kendilerine katılma teklifinde bulunuyor.

İşin ilginç tarafı, bu teklifin üzerinden bir gün dahi geçmeden bahse konu belediye başkanları, genel başkanlarını destekleyen açıklamalar yapıyorlar.

Şimdi soru şu:

Akşener, adaylık için adını zikrettiği belediye başkanlarıyla görüşmeden ve onların desteğini almadan, bütün kamuoyu önünde böyle bir teklifi yapacak kadar acemi bir politikacı mıdır?

Ne yani, onların nasıl bir tavır takınacaklarını bilmeden mi ‘kör parmağım gözüne’ bir öneride bulundu?

Bu soruların cevabı, yukarıda yaptığım değerlendirmede gizli.

Masayı kuran irade, Erdoğan’ın ‘birinci turda’ seçileceğini gördü ve seçimi en azından ikinci tura taşımak için bu atraksiyonu yaptı.

Peki, bu hamlenin asıl amacı ne?

Görünen o ki, İmamoğlu ve Yavaş faktörlerini devre dışı bırakmak ve muhalif cephenin tek bir isim etrafında kenetlenmesini sağlamak.

‘Bunun ne işe yarayacağı’ sorusu ise kanaatim odur ki kendilerinin bile doğru düzgün cevaplayamayacağı bir muğlaklıkla malul…

Gelişmelerin, muhalif cepheyi bir isim etrafında toplamak ve motive etmek şeklinde tezahür edeceğini söyleyebiliriz.

Adayın, Kılıçdaroğlu olacağı neredeyse garanti.

Yalnız zayıf bir ihtimal de olsa, arka planda, Meral Akşener’in de ‘evet’ diyeceği bir ismin yedekte tutulduğuna dair bir şüphem var.

Belki de bütün kıyamet bu yüzden kopuyordur, kim bilir…