Dün oy verilirken bu yazı kaleme alındığından sonuç nedir, bilemiyorum doğal olarak.

Her şey olup bittiğine göre, ‘olanda hayır vardır’ fehvasınca neticenin ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Bu ilginç kesişme nedeniyle biz de son 10 gününe girdiğimiz Ramazan-ı şerif münasebetiyle bu ayın ruhuna uygun bir yazıyla yolumuza devam edelim inşallah.

*

Bu ayın ruhuna uygun birçok husus var ve fakat bunlardan en önemlisi, kuşkusuz ki ‘bölüşme’, ‘dağıtma’, yoksulun yanında saf tutma erdemi ve dünya malının aldatıcılığı hakikati olsa gerektir.

Öyleyse bismillah…

*

O gün, yani insanoğlunun tüm hayatı boyunca yaşayacağı en çetin, en zorlu gün!

Yani imtihan sırrının deşifre olunduğu, perdenin kalktığı gün!

Yani insanın, fiilleriyle ve inisiyatifi ile hiçbir şeyi değiştiremeyeceği dehşetli zaman dilimi…

Yani hesap günü…

*

Bugün, o günden önceki gündür.

Fiillerimizle ve irademiz ile kendi nefsimizde olanı değiştirme şansına sahip olduğumuz fırsat günü yani.

Fırsattan istifade edebilene aşk olsun…

*

Ticareti çok iyi bildiğini iddia edenler...

Alışverişte her daim kârlı çıkacağına kanaati tam olanlar...

Bolluk zamanında fırsatı değerlendirip ticarethanesinin deposunu, daha sonraki kazançları için her daim dolu tutanlar...

Ve parasının hesabını çok iyi bilenler...

*

Siz bilir misiniz ki en akıllı tüccar bir koyup bin, hatta çok daha fazlasını alandır.

Bunu biliyorsanız Allah yolunda ihtiyaç sahiplerine dağıtmanın; yetimi, yoksulu, yolda kalmışı, miskini ve Müslüman olmasa dahi ihtiyaç sahibini gözetenlerin bahsini ettiğimiz tüccardan yüzlerce kez daha akıllı olduğunu da biliyor olmanız gerekmez mi?

*

Bu değerler bütününe inanan insanlar, bazıları gibi fakirlik edebiyatı yapmaz!

Yapmamalı…

Bu insanların, Allah’a iman etmelerinin tabii bir sonucu olarak su içer gibi, yemek yer gibi, uyur gibi mutat insani fiillerinden birini yerine getirmektir; fakirle, fakirlikle olan ilişkileri…

Ona buna caka satmazlar yaptıkları bu gündelik eylemden ötürü.

Daha doğrusu böyle olmalı, hatta böyle olmak zorunda.

*

Peki, ya böyle değilse?

O zaman cüzdanlarıyla vicdanlarının yer değiştirdiğinden kuşku duymakta yerden göğe kadar haklı olduklarını düşünmelerinin tam zamanıdır.

Cüzdanın kalpte edindiği yerin, ‘hiçbir şefaatçinin bulunmadığı o dehşetli günde’ başlarına nasıl bir ateş belası saracağını hangi söz, nasıl ifade edebilir ki…

*

Şurası unutulmamalıdır ki ihtiyaç sahiplerini gözetebilmek bir nasip işidir!

Veren, vermesini bilen, vermeyi beceren kişi, Allah ile kurduğu ünsiyet oranında bu kabiliyete sahip olur.

Verebilen kişi, her infaktan sonra şükür secdesine gitse yeridir.

Zira o kutlu vazifeyi yapma şansına sahip olması tamamen bir ikram-ı rabbaniden ibarettir...

İnanan bir insanın bu olağanüstü özelliğe sahip olması, şükür secdesini gerektirmez de ne yapar…

Ramazan, bu anlamda tam bir ‘fırsat’ mevsimidir.

Fırsattan istifade etmek için daha neyi bekliyoruz sahi?

*

‘Vermek zor iştir’ mi dediniz?

O hâlde:

“Göçtü kervan kaldık dağlar başında.”