Cuma günü Rusya’nın başkenti Moskova’da bir konser salonuna düzenlenen saldırıda 150’ye yakın kişi hayatını kaybetti ve 100’den fazla kişi de yaralandı.

Terör örgütü DEAŞ’ın üstlendiği saldırı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in oyların yüzde 87’den fazlasını alarak yeniden başkan seçilip beşinci dönemine başlamasından birkaç gün sonra gerçekleşti.

Saldırıdan bir gün önce ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunduğu İsrail yanlısı ateşkes tasarısı Rusya ve Çin tarafından veto edilmiş, Gazze Şeridi’nde derhâl ateşkes çağrısında bulunan Moskova ve Pekin’in bu tavrı Hamas tarafından övülmüştü.

Saldırıdan yine birkaç gün önce Rusya Dış İstihbarat Servisi Direktörü Sergey Narışkin, Fransa’nın Ukrayna’ya 2 bin asker göndereceğini ileri sürmüş ancak bu iddia Paris tarafından yalanlanmıştı.

ABD, İngiltere ve birçok Batı ülkesinin saldırıdan iki hafta kadar önce vatandaşlarını olası bir terör saldırısı ihtimaline karşı Rusya’da düzenlenecek herhangi bir etkinliğe katılmamaları yönünde uyarmış olması da her zamanki gibi kafaları karıştırdı.

Moskova’yı vuran kanlı saldırıyı DEAŞ örgütü üstlense de genel kanaat terör eyleminin bir ya da birden çok istihbarat örgütünün işi olduğu yönünde.

Saldırıyı ABD ve İsrail’le bağlantılı görenler de var, Ukrayna ile de.

Kimileri de Rusya Federal Güvenlik Servisi’ni (FSB) suçluyor.

Fakat bunların hepsi henüz tahmin ve iddia olmanın ötesine geçmiyor.

Saldırının faillerinin yakalandığı açıklandı ve Tacikistan vatandaşı birtakım isimler ileri sürüldü ancak söz konusu kişilerden bazılarının eylem sırasında ülkelerinde bulundukları ya da Rusya dışında oldukları ortaya çıktı.

Saldırganların Ukrayna’ya kaçmaya çalışırlarken yakalandıklarını söyleyen Putin, “İlk bulgulara göre Ukrayna tarafında onlar için bir geçiş hazırlanmış.” dedi.

Kiev’in anında yalanladığı ve “son derece saçma” dediği bu açıklamayı “Rusya’nın eylemden yararlanma çabası” olarak okumak daha doğru olacaktır.

Birkaç gün boyunca saldırının kodları, hedefi, mesajları vesaire ile ilgili birçok şey yazılıp çizilecek.

Kesin olan bir şey var ki o da şu:

Filler tepişirken çimenler eziliyor.

Bu arada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne açtığı savaş altıncı ayını tamamlamak üzere.

Rusya’da gerçekleştirilen terör saldırısı ve sonrasında Moskova’nın misillemesiyle yaşanabilecek gelişmeler, kamuoyunun dikkatini Gazze Şeridi’nden ve İsrail’in işlediği suçlardan başka yöne çekecek.

Gazze Şeridi’nde katliam görmeye alışmaya başlayan dünyanın ilgisinin farklı bir bölgeye yönelmesi Netanyahu’yu ve hükûmetini az da olsa rahatlatacak.

Saldırıyı DEAŞ’ın üstlenmesi de yine her hâlükârda İsrail’in işine yarıyor.

Dünyanın gözü önünde Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği katliamlar İsrail’in vahşiliğini ve kanlı yüzünü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmış, Filistin halkının direnişi Filistin davasına desteği ve İslam’a ilgiyi artırmıştı.

Moskova’da bir konser salonuna düzenlenen saldırı “İslamcı terör” algısını yeniden canlandıracak.

Hamas’ı karalamak ve gözden düşürmek için İzzeddin El-Kassam Tugayları mücahitlerini “DEAŞ teröristleri” gibi göstermeye çalışan İsrail’in Rusya’daki saldırıyı dezenformasyon kampanyalarında kullanacağında şüphe yok.