Cumhuriyet tarihimizi Osmanlı Devleti’nin son zamanlarından itibaren ele alacak olursak günümüze kadar gelen süreçte siyasal ve sosyal açıdan hep gerginliklerin, kutuplaşmaların veya çatışmaların yaşandığını görebiliyoruz. Sosyal ve siyasal anlamda geçmişi ele alan çalışmalara veya kitaplara baktığımızda belki çoğu insanımız bu soruyu sormuştur kendine; neden hep gerginliklerin yaşandığı bir ülkeyiz?

Tek partili dönemde yaşanan sürecin sonrasında çok partili hayatla beraber siyasal anlamda yaşanan gelişmelerin kutuplaşamaya varan boyutunun bir askeri darbe ile sonuçlanması. Sonrasında 1968-78 yılları arasında özellikle gençliğin sağ-sol çatışmasına sürüklenmesi, Sünni-Alevi mezhepleri üzerinden ele alınan üzücü olaylar ve sonrasında yaşanan ayrışmalarla ikinci bir askeri darbenin gerçekleşmesi. Geçmişe dair pek de olumlu bir tarihin yaşandığı söylenemez. Buradaki olumsuzluk daha çok bir bütün olamama veya bütün olamasak da farklılıklarımıza saygı duyamama ile ilgili bir husus.

1980 sonrası Kürt siyasal hareketin yanında PKK gibi şiddeti savunan oluşumlarla beraber toplumun sonrasında Kürt-Türk kutuplaşmasını da yaşadığını görürken günümüze kadar gelen süreçte hem etnik hem de ideolojik ve de mezhepsel tartışmaların içinde olan bir tarih.

2002 sonrası meydana gelen olaylar ise geçmişi çok da aratmayacak türden, siyasal ve sosyal kutuplaşmaların devam ettiği ise görülüyor. Her ne kadar bu görüşüme katılmayanlar olsa da 2020’den sonra da gelecek adına gerginliklerin yaşanmayacağını söylemek ise zor gibi duruyor.

Saha çalışmaları esnasında bir üniversite öğrencisinin “Neden Türkiye dışında yaşamak istiyorsun” sorusuna verdiği cevabı görünce anladım ki birçok gencin aslen gelecek adına taşıdığı umutsuzluk geçmişten kaynaklanıyor:

“Dünümüzden günümüze hep çatışma içindeyiz, kimsenin kimseyi mezhepsel ve siyasal açıdan dışlayıp hor görmediği veya ötekileştirmediği bir zaman dilimini göremedim ben tarihimizde, bir tarih bölümü öğrencisi olarak da gelecek adına da ayrışmaların ortadan kalkacağını düşünmüyorum, işte benim gibi birçok kişinin aslen yurt dışında yaşamak istemesinin sebebi bu ve buna benzer şeyler…”

Evet, her ülkede olduğu gibi bizim gençliğimizin de başta işsizlik gibi sorunlarla uğraştıkları kesin. Ama birçok dünya ülkesinden farklı olarak gençliğimizin içine düştüğü umutsuzlukların sebebi de geçmişimizde ve yaşadığımız ayrışmalarda yatıyor. Bu döngü nasıl kırılır sorusunun birçok farklı cevabı olabilir; ‘kimine göre dış ülkeler bizi bize bırakmıyor bizim birbirimize düşmemiz için her yolu deniyor’, kimine göre ise de ‘bu sorunun çözümü bizde gizli, ön yargıları aşıp farklılıklarımızla birbirimizi kabullenmekten’ geçiyor. Bence asıl cevap her ikisinin birleşiminde yatıyor.