Türkiye’nin güney sınırlarını teröristlerden arındırmak ve Suriye’nin kuzeyinde ülkemizi kuşatacak bir terör koridoru oluşturulmasını önlemek için başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı tüm hızıyla devam ediyor.

TSK’nın dün açıkladığı rakamlara göre öldürülen terörist sayısı 2295’i buldu.

Bu arada önceki gün Afrin kırsalında teröristlerin tünellerden çıkarak kalabalık bir grup halinde ağır silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda sekiz askerimiz şehit oldu.

Yüreğimiz yandı.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabır, yaralılarımıza acil şifalar dileriz.

Çok sayıda şehit vermemize yol açan saldırının ardından teröristlerin askerlerimize düzenledikleri saldırılarda sivilleri canlı kalkan olarak kullanmaları konusu yeniden gündeme geldi.

Zeytin Dalı Harekâtı’na katılan Türk ve Suriyeli güçlerin masum sivillerin zarar görmemesi için hassasiyet sınırlarını zorladığı biliniyor.

Bunun da harekâtın yavaş ilerlemesine ve şehit sayısının artmasına sebep olduğu ifade ediliyor.

Daha önce ikisi helikopter pilotu 11 askerin şehit düştüğü çatışmada da teröristlerin sivilleri kullanarak saldırıyı gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştı.

İlkelere bağlı kalmak ve ahlâk kurallarına riayet etmek, hiçbir kırmızı çizgi tanımayan düşmana benzememek ve kirli propagandalara malzeme vermemek elbette önemli.

Fakat bu hassasiyet zaafa dönüşmemeli.

Örneğin basın ve ifade özgürlüğü terör örgütlerinin asılsız haberlerle algı operasyonu yapmalarına ve rahatlıkla toplumu manipüle etmelerine izin veriyorsa olay artık özgürlüklere saygıdan çıkıp milli güvenlik sorununa dönüşmüştür.

Savaşta sivillerin zarar görmemesi için gösterilen hassasiyet için de aynı şey geçerli.

İslam savaş ahlâkında muharip olmayan kadınlar, çocuklar, yaşlı insanlar hedef alınmaz.

Müslümanların bu ilkesini ve hassasiyetini bilen düşman, sivilleri canlı kalkan olarak kullanırsa ne olacak?

Sivillerin zarar görmemesi için gösterilen hassasiyet ordunun yenilmesine ve yok olmasına yol açacaksa ne yapılacak?

İslam âlimleri geçmişte bu konuyu enine boyuna tartışmış.

Delilleriyle çeşitli görüşler belirtmişler.

Burada o görüşleri değerlendirecek ya da fetva verecek değilim.

Konunun ayrıntıları uzmanlarına sorulup öğrenilebilir.

Terör örgütünün sivilleri canlı kalkan olarak kullanması sebebiyle harekâtın yavaş ilerlemesi kabul edilebilir.

Zaman, silah ve mühimmat kaybına katlanılabilir.

Fakat söz konusu hassasiyetin düşman tarafından istismar edilmesi sebebiyle askerlerimiz şehit oluyorsa orada durup düşünmek gerekiyor.

Çünkü bizim askerlerimizin, kınalı kuzularımızın canları da oldukça değerli.

Tabii bir de olayın şu yönü var:

Sivil denilenlerin acaba ne kadarı gerçek sivil?

Kadınları, genç kızları ve çocukları silahlandırarak ön plana çıkaran terör örgütünün harekâtın başlamasıyla birlikte militanlarına sivil kıyafetler giydirdiğini biliyoruz.

Yani canlı kalkan yapıldığı söylenen sivillerin en azından bir kısmı gerçekte sivil dahi olmayabilir.

Türk Ordusu ve Özgür Suriye Ordusu, Afrin’de kırsaldan kasaba ve kent merkezlerine doğru ilerliyor.

Siviller konusundaki hassasiyet ve savaş ahlâkına bağlılık devam ederken bu durumun teröristler tarafından istismar edilmemesi için gerekli önlemler alınmalı.

Çatışma bölgelerinden çıkmak isteyenler için koridorlar açılabilir ve sivillerin kontrollü olarak çıkması için süre verilebilir.

Sivil halkın canlı kalkan olarak kullanılması sonucu meydana gelebilecek can kayıplarından tamamen terör örgütünün sorumlu olacağı da net bir şekilde vurgulanmalı.