Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan’a yaptığı iki günlük ziyareti iyi anlamak gerekir. Siz bakmayın Türkiye’deki siyasi muhalif dile. Onlara hiçbir şey anlatamazsınız. Çünkü seçimlere bir yıl kala, Erdoğan’ı koltuğundan indirme planı üzerine kilitlenmiş durumdalar. Ülkeye hizmet etme noktasında hiçbir hedefleri yok.

Türkiye bu ziyarete büyük önem verdi. Bu önemi Erdoğan’la birlikte Cidde’ye giden heyettekilere bakarak da anlayabiliriz. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu dışında birçok bakan ve Mit müsteşarı Hakan Fidan da ziyarete katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Cidde’de gerçekleşen ziyaret sırasında önce baba Kral Selman Bin Abdülaziz ardından Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile bir araya geldi. Her iki görüşme de Katar’a uygulanan ambargo ve Kaşıkçı cinayeti sonrası, yıllardır devam eden soğukluğu gidermek için güzel bir fotoğraf sundu dünyaya. Bu fotoğraf Türkiye’nin komşularıyla ve bölgesel aktörlerle yeni bir sayfa açma niyetinin, dahası siyasetinin devamı niteliğinde. Bundan sonraki hedef; Mısır’la ilişkilerin düzelmesi. Erdoğan bu konuda da çok önemli ifadeler kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ziyaret sırasında sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla iki ülke arasında yeni bir dönemin başladığını şu cümleyle ifade etti. “Tarihi, kültürel, beşerî bağlara sahip iki kardeş ülke olarak aramızdaki her türlü siyasi, askeri, ekonomik ilişkilerin artırılması ve yeni bir dönemin başlaması için gayret içerisindeyiz.” Heyette yer alan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yeni dönemin önemli aktörleri olacak.

Ziyaret ne sadece askeri ne de ekonomik temelleri inşa ediyor. Başlı başına yepyeni bir bölgesel değişime işaret ediyor. Malum Suudi Arabistan ve BAE 2011’de başlayan Arap devrimlerinden sonra bölgede uyguladıkları farklı siyasi manevralarla bugüne kadar neredeyse hiçbir başarı elde edemediler. ABD ve Avrupa’dan hatta Rusya’dan satın aldıkları on milyarlarca dolar değerindeki silaha rağmen ne bölgesel güvenliği ne de kendi güvenliklerini sağlayabildiler. Özellikle Yemen sahasında yaptıkları hatalar yüzünden İran, Suudi Arabistan’ı Basra Körfezi’nin güneyinden ve Suudi Arabistan’ın Güneybatı sınırlarından kuşatmış durumda. Suudi Arabistan da BAE de günübirlik İran’ın tehdidi altında. Bu durum her iki ülkeyi de güvenlik açısından zor durumda bırakıyor.

Bölgesel güvenlik İran’ın kıskacından kurtulamadığı için bölge ülkeleri arasında iş birlikleri de sağlanamıyor. Türkiye’nin yıllardır Batı'ya teslim olmuş ve nihayetinde Trump’ın gitmesiyle boşluğa düşmüş devletlere sunduğu proje, topyekün birlikte hareket edilmesi, ekonomik ve güvenlik alanlarında ciddi bir dönüşümün sağlanmasını içeriyor. Ortadoğu ve Körfez’le sınırlı olmayan hatta Akdeniz havzasını da içeren yepyeni bir bölgesel değişimin arifesindeyiz. Bu dönem bütün ülke halklarının başta ekonomi olmak üzere kalkınmalarını ve ardından siyasi dönüşüm süreçlerini içeriyor. Uzun vadeli bir yeniden yapılanma bu. Bu yeni döneme hazırlanan ülkelerin gerçek anlamda bir dönüşüm yapmaya ne vizyonları ne de güçleri yetebilirdi. Türkiye onlara şimdi bu fırsatı sunuyor.