Türkiye siyaset arenasında, özellikle son 20 yılda baş gösteren bir ana muhalefet sorunu, gündemi teşkil eden her söylem ve birçok can alıcı konuya damga vurdu. Öylesine bir hal aldı ki bu yıkıcı muhalefet yaklaşımı, bir dönem eski Türkiye düzeninde, özellikle vakıaların hukuken ele alınması yerine tamamen siyasi bir motivasyonla kurumsal muhalefet oluşturan ve ana muhalefet partisinin bir kolu gibi çalışan Danıştay gibi yüksek mahkemeler, hükümetin birçok atılımını, kanuna aykırı yargı kararları ile engelleyerek memleket gelişiminin önünde yıkılmaz bir set gibi duruyorlardı. 'İstemezükçü' CHP, gelinen noktada faydaları her vatandaşımız tarafından birebir yaşanarak görülen icraatlara hiçbir rasyonel gerekçeye bağlı kalmaksızın karşı çıkma kurumu olarak görüyordu kendini.

Ve geldik 5 Kasım 2023'e. Özgür Özel tüm bu muhalefet anlayışını yıkacağım, yepyeni bir söylemle tüm Türkiye'yi kucaklayacağım söylemi ile CHP Genel Başkanı oldu. Seçildiği ilk günlerde yapıcı muhalefet ve olgun siyasi rekabet kapsamında Cumhur İttifakı ile sürdürülebilir diyalog gibi takdir toplayan girişimleri, AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi taban ve yönetimlerinden de teveccüh görmüştü.

Ancak bunlardan kısa bir süre sonra başlayan ve giderek ivmelenen bir hızla, Özgür Özel ve ekibi, adeta CHP'yi siyaset tarihine bir daha dönmemek üzere yollamak üzerine kurulu bir marjinalite çizgisinde dramatik bir son yolculuğuna itti. 'Birileri' ciddi bir uyarı sopası göstermiş ve 'Seni o koltuğa biz getirdik. Getirirken de her riski aldık, rüşvet verdik, tehdit ettik, manipülasyon yaptık, sözümüzden çıkmayacaksın' ihtarı yapmıştı.

CHP'nin geldiği dramatik noktada, bugün genel başkanları, miting ve toplantılarda yaptığı açıklamalarla, doksanlarda patlayan stand up kültürünü yeniden canlandırıp Cem Yılmaz'la rekabet eder hale gelmiş durumda. Baksanıza, büyük bomba patlatacağım deyip insanları ekranlara, mitinglere toplayıp yaptığı açıklamaların komikliği, 'Hasip’le Nasip' filminde, diğer adayın 'kirli çamaşırlarını' açıklayacağım diye kürsüye gelen Zeki Alasya'nın, rakibinin kirli fanilalarını dinleyici topluluğa gösterdiği sahne ile yarışır.

Son olarak, tekraren büyük bomba patlatacağım diyerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in tüm kamuoyu tarafından bilinen ve bakan yardımcılığı döneminde başlayıp, başsavcılık makamına atanması ile son bulan kamu şirketi yönetim kurulu üyeliğini açıkladı. Terör örgütleri, çıkar amaçlı suç örgütleri, menfaat grupları, Akın Gürlek ve ailesini hedef gösteriyor, bunun nedeni açık, Tarihi Temiz Eller Operasyonu’nun liderliğini yapan kişiye, bu illegal grupların tepkisi normal.

Ancak Özgür Özel tüm bu illegal grupların sözcüsü haline gelmiş vaziyette. Açıklamalarının ciddiye alınacak yanı yok ama madem yönetim kurulu üyeliği konusunu dile getirdi, şu sorunun sorulması gerekmez mi? Partinin hissedarı olduğu ve partinden yönetim kurulu üyelerinin görev aldığı banka ve bu bankaya bağlı şirketlerin adı türlü türlü yolsuzluklarda, suç geliri aklanmasında, borsa manipülasyonunda geçiyor. Halkın parası, batık kredilerle birilerine peşkeş çekiliyor. Bu konuda bir beyanın olacak mı? Yoksa yakın çevrende de birileri mi var bu batık kredilerden nemalanan?

Bu satırların yazıldığı sırada İBB İddianamesi'nin açıklanması için geri sayım başlamıştı. İddialar çok kritik, skandal boyutta dramatik. Bu soruşturmanın ve kovuşturma aşamasının başarı ile sonuçlandırılması, Türkiye'nin aydınlık geleceği için yepyeni bir umut kapısı açacak. Hukuk adamlarımıza güvenip, onları desteklemek bu süreçte çok önemli, çok kritik.