''Sağ'' veya ''Sol'' uzun zamandan beri insanların siyasi görüşlerini sınıflandırmak için kullanılan iki kavram olarak literatürümüzde yer alıyorlar. Yaşamımızın günlük seyrinde birçok sefer duyduğumuz veya okuduğumuz bu sıfatlar, nereden ve nasıl ortaya çıktı, bunu hiç merak ettiniz mi?
Fransa'da 1789'da ihtilalden evvel toplanan ve sonrasında da varlığını devam ettiren bir ana meclis vardı. Doğal olarak mecliste farklı kesimlerden ve ideolojilerden üyeler mevcuttu. Cumhuriyetçiler, radikaller, monarşi taraftarları, meşrutiyetçiler, muhafazakârlar, çiftçiler, din adamları, soylular gibi.
Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakârlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi.
Solda ise cumhuriyet taraftarı ihtilalciler vardı. Bunların özelliği, grup olarak ortak bir karar alıp onun etrafında birleşebilme marifetleriydi. Kralın tarihe karışmasını arzuluyorlar ve cumhuriyetin ilanını istiyorlardı.
Sağ ve sol kavramları zaman içinde gelişti, Avrupa’da sol gittikçe özgürlükleri savunurken sağ muhafazakârlık içinde Hristiyan ideoloji ve faşist rejimsel döngülerle beslenerek gelişti. Türkiye’de ise 1945 ile beraber sağ ve sol kendini iyice hissettirdi. Öyle ki 70 li yıllar sağ ve solun çatışma zemini haline geldi. Toplumu dizayn aracı haline getirildi. İnsanlar kendilerini ifade edemeden toprağa düşürüldüler. Sırf birilerinin devleti ele geçirme ve yönetme arzusunun kurbanı edildiler.
1980 de ihtilalle berber törpülenmiş milliyetçilik ve sosyal demokrasi karşımıza çıktı. Mücadele ekseni zayıflatılmış ama varmış görüntüsü veren iki yapı: Sosyal Demokrasi ve Milliyetçilik kavramlarının sosuyla ikram edildi.
Sanatçılar, yazarlar, işçiler ve toplumun birçok kesimi bu düzene angaje edilmiş gibi bir hal verilerek toplumsal düzen sağlanmış gibi yapıldı. Aslında olan ise toplumun dizginlenmesi operasyonunun farkı bir boyutuydu. Tıpkı dünyada yapıldığı gibi. Sanatçı diye birini angaje et, üstünden envai türlü mesajı topluma pompala. Hayat tarzı, siyasal yönelim mesajları, ne vermek istersen ver. Hatta televizyon dizisinden başörtülüler evde kalmalı, onların yeri evdir gibi tumturaklı mesajlar dâhil. Spesifik bir örnek olarak; bir dizide Zihni Göktay’a söyletilen Merve Kavakçı aleyhtarı sözcükler gibi. “Şu kadına haddini bildirin” diyen çok halkçı eski başbakan Bülent Ecevit’in bu hadsizliğini kutsattıkları gibi.
Bir şarkıcı geçen yeni bir şarkı yapmış. Her tarafı kendince (!) mesaj kokan hareketlerle dolu. Ama kimse de çıkıp şarkıcı siyaset yapmamalı demedi. Şarkıcı yalaka olmamalı demedi. Hâlbuki daha önce işlerine gelmeyince bas bas bağırmasını biliyorlardı.
Türkiye’de sağ ve sol yoktur. İyiler ve kötüler vardır. Oyunun figüranları bazen bu maskeleri takar ortalıkta fink atarlar. Bu defa Sol maskenin arkasındalar sadece. Oyun büyük, oyun derin…