Kelime ve kavramların yanlış kullanımıyla başımız dertte.

Mahrem ve nâmahrem kavramı en meşhurlarından.

Aynı dert, politika ve siyaset için de geçerli.

Farklı kavramlar ancak, aynı anlamda kullanılıyor.

Zorunlu (mecburiyet değil) olarak meşhurlaşmış bir yanlışı sürdürmek zorunda kalıyoruz.

Eskiler Galat-ı Meşhur diyor bu tür kullanımlara.

Yani, meşhur yanlış.

Zorunlu kelimesi de bu türden kelimelerden. Mecburiyet ve zorunluluk farklı.

İnsan ‘zorunda bırakılır’, ‘mecbur kalır.’ İkisinde de bir tesir var. Birisi dışarlıklı. Bir zorlama var çünkü.

Siyaset ve politika devlet yönetiminde kullanılan kavramlar.

Ancak, gündelik hayatta da kullanılıyor.

Bir firmanın kurumsal politikası, rekabet siyaseti v.s. gibi.

Politika fikri, siyaset fiili ifade ediyor.

Eşanlamlı gibi kullanılsa da, farklı kavramlar.

Siyaset bilimi diyebiliyorsunuz ancak, Politika bilimi diyemiyorsunuz.

Demek ki, bir farklılık var.

Eş anlamlı kelimeler bir dilin zenginliği midir?

Bu duruma göre değişir.

Türkçe’nin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.

Benzer kelimeler (eşanlamlı kelimeler desem de olurdu) bazen kendiliğinden ortaya çıkar, bazen de dile müdahaleler ile dile katılır.

Uydurulmuş olan asıl olanın işini bitiremeyince garabet ifadelerle karşılaşıyoruz sıkça. “Olanaklarımızın imkansızlığı” gibi.

Dil hassasiyeti ve takıntısı geliştirmiş yazar – çizer takımının da, okuyucunun da keyfini kaçırıyor bu tür yanlış kullanımlar.

Niyetim dil üzerine değil, şair – yazar takımına, politika ve siyaset üzerinden ayar çekilmesine yazmak. Kavramların hususiyeti dil üzerine konuşturuyor işte.

Yabancılar, yazar ve şairlerine politika ve siyasetten uzak durmasını salık veriyor mu? Bilmiyorum. Bilenler söylesin.

Mesela, Ungretti’ye bir İtalyan “Ya şair! Bırak siyaset işlerini, şiirini yaz” demiş midir?

İtalyan Faşizmine direnen ve bedelini ödemiş bir şair olarak Ungretti’nin tepkisi ne olurdu?

Mesela, Can Yücel’e, “Can baba, bırak siyasetle ilgilenmeyi de şiirini yaz.” denildi mi?

Göze alındığını bile sanmıyorum. Can baba basardı küfrü çünkü.

Bu andavallı cümleyi, herhangi bir solcunun ettiğine ihtimal bile vermiyorum.

Böyle bir cümleyi etse etse dangalak sağcılar eder bu ülkede.

Bu dangalaklık bizim ülkemizin sağcılarının bir hastalığı belki de.

Birçok şair ve edebiyatçının yaşadığı ukalalıkla ben de karşılaşıyorum. Tabi ki, yapılan dangalaklığı, kimseyi kırmadan nazikçe geçiştiriyorum.

‘Siyaset ve politika’dan uzak durma önerisi sanatçıya, sen çiçek, böcek, aşk meşk üzerine yaz ötesine karışma demek oluyor.

Yani, politika ve siyaseti, kendine politikacı ve siyasetçi diyenlerle, öteki insanlar yapsın.

Mavracı particilerin içeriğini boşalttığı bu kavram, onlara rağmen, öneri yapanların şuurunda, daha nitelikli bir yerde.

Yine de, öneri ne ‘tarafsız ol’ , ne de ‘adaletli ol’ önerisi.

Şair ve edebiyatçıya, “sen oyunun dışında kal” demek isteniyor.

Günümüzde, sersem sünepe yüzlerce şair ve yazarın bu öneriyi ciddiye aldıklarını görüyorum.

Politikasız edebiyat mı olur?

Bir şey söylemeyen bir edebiyatı, sanatı kim ne yapsın?

Bir şey söylemeyen şairi, yazarı, ressamı biz ne yapalım?

Özellikle o kişi bir Müslümansa.