Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, YPG/SDG’nin sözde genel komutanı Mazlum Abdi ile Fırat’ın doğusuna ilişkin bir anlaşma imzaladı. Anlaşma gereğince, Fırat’ın doğusundaki tüm sivil ve askerî kurumlar Suriye devletine entegre edilecek.

Anlaşmanın ilan edilmesiyle Suriye genelinde büyük sevinç gösterileri oldu. Fırat’ın doğusu dâhil, tüm Suriye halkı bu gelişmeyi kutladı. ‘Suriye yeşil oldu’ ve ‘Suriye birdir’ söylemleri ve tezahüratları öne çıktı.

Suriyelilerin sevinmesine şaşırmamalı. Nitekim bu anlaşma ile YPG terör örgütü Fırat’ın doğusunda kurduğu Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi adı altındaki ayrılıkçı devletçik projesinden vazgeçmiş bulunuyor.

Suriye’nin kaderini, anayasasını ve yönetim şeklini Suriyeliler kendileri Şam’da belirleyecek.

Bu anlaşmaya imza atarak, Abdullah Öcalan’ın ‘manevi evladım’ diye hitap ettiği Mazlum Abdi aslında örgütün devletçik projesinin çöküşünü imzalamış oldu.

Anlaşma metninde Mazlum Abdi’den genel komutan olarak değil, sadece ismen hitap edilmesi ve odada sadece tek bir bayrağın bulunması bunu gösteriyor. Ayrıca metinde hiçbir şekilde sözde otonom bölgeye dair bir atıf bulunmuyor.

Bakıldığında Türkiye açısından güzel haber. Öcalan’ın PKK’ya kendisini lağvetme çağrısıyla da örtüşüyor.

Ancak temkinli olmakta fayda var çünkü iki mesele hâlâ belirsizliğini koruyor.

Birincisi anlaşmada bazı muğlak alanlar var. En önemli muğlaklık anlaşmanın dördüncü maddesinde saklı. 

“4- Kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumlar, Suriye devleti yönetimine entegre edilecek; sınır kapıları, havaalanları ve petrol ile gaz sahaları devlet kontrolüne alınacaktır.”

Bu maddede kullanılan entegre kelimesi için Arapça’da دمج kelimesi tercih edilmiş. Bu kelime; birleşme, bir şeyin başka bir şeyin içinde erimesi anlamında kullanılan “entegre etmek” manasında kullanılmaktadır.

Bu, SDG’nin bir blok olarak Suriye ordusuna katılmayacağına işaret etmektedir. Ki benim Şam’daki kaynaklarımla yaptığım görüşmelerde de aynısı ifade edildi.

Anlaşmayı imzalayan Mazlum Abdi de verdiği röportaj da bunu teyit ediyor.

Velakin bazı örgüt kaynaklarında anlaşmadaki bu muğlaklığa dair farklı bir okuma var. Onların okumasına göre, SDG yapılanması ve kurumları kendilerini muhafaza ederek Suriye devletinin çatısının altına girecek.

Belli ki örgüt içerisinde anlaşmaya dair farklı okumalar var. Veya bazı örgüt yöneticileri kendi tabanını yatıştırmak için farklı söylentiler yayıyorlar.

Temkinli olmamızı gerektirecek ikinci sebep ise anlaşmanın son maddesinde bulunuyor. 

“8- Uygulama komisyonları, anlaşmanın yıl sonuna kadar tamamen hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütecektir.”

Bu madde hatırlatıyor ki bu anlaşmanın uygulama safhası var. Anlaşmanın uygulama sürecini görmek ve takip etmek gerekiyor. Dokuz aylık bir geçiş süreci öngörülüyor.

Uygulama aşamasında aksaklıklar olabilir. Örgüt anlaşmadan caymak isteyebilir. Veya üçüncül ülkeler devreye girip süreci sabote edebilir.

Özetle, Şam’daki anlaşma Türkiye için olumlu bir gelişme. Ancak temkinli olmakta fayda var. Türkiye askerî baskısını devam ettirmeli. 

Türkiye anlaşmaya taraf değil. İstediği an müdahale eder. Hamle üstünlüğü her türlü bizde.