Teknoloji, hiç olmadığı kadar hızda ve mütemadiyen ilerliyor. İnsanlığın başlangıcından bu yana, hiç bir dönem, şimdiki kadar hızda ilerlemedi. Önümüzdeki süreçte daha da hızlı ilerleyerek, baş döndüren bir boyuta ulaşacağı aşikar. Bu hız, şahsım adına bazen beni çok korkutuyor. Bu korkum, teknolojik gelişmelerin ardından yetişemeyecek olmamdan mı, insanlığın başına onulmaz yaralar açabilecek olmasından mı, sosyal ve psikolojik sorunlarda patlama yaşanabilecek olmasından mı, bilinmez, ama korkutuyor beni.

Devletler ve firmalar Ar-Ge dediğimiz araştırma ve geliştirme faaliyetlerine çok para harcıyorlar şimdilerde. Ülkemiz de geçmişe göre bu konuda üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Geri kaldığı teknolojik yarışa daha çok koşmak suretiyle ulaşmaya çalışıyor. Savunma sanayindeki baş döndürücü gelişmeler de bunu gösteriyor zaten. Hemen her gün ülkemizde yeni bir buluşun üretime dönüşmüş haliyle karşılaşıyor, seviniyoruz.

Tabii, konumuz teknolojik gelişmeler değil. Teknolojik gelişmeyle birlikte ortaya çıkan sorunlar karşısında STK’lar nerede duruyor? Gelişen ve hızla ilerleyen süreçte, illa ki toplumsal ve bireysel sorunlar da ortaya çıkıyor. Peki, STK’lar bu konuda üzerlerine düşen görevleri yapabiliyorlar mı? Toplumun ve insanların beklentilerini yeteri kadar karşılayabiliyorlar mı? Teknolojik, bilimsel ilerleme ve kültürel gelişmişlik karşısında STK’lar da kendilerine yeni vizyonlar çizdiler mi, yoksa yıllar önceki halleriyle mi duruyorlar?

Uzun değil, bundan on ya da on beş sene önceki Türkiye ile şimdiki Türkiye arasında dağlar kadar fark olduğunu görüyoruz. Yıllar önce bu ülkede faaliyet gösteren STK’lar ile şimdiki STK’ların misyonları da aynı olamaz. Olmamalı da. Hızla ilerleyen teknoloji ve bilimsel gelişmeler karşısında küreselleşen ve küçük bir köye dönen dünyamızda, STK’larımız da bunun farkındalar mı acaba?

Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Dünyanın jandarması olarak kabul edilen ABD’de think-tank’lar(düşünce kuruluşları) her alanda ülke gündemini belirleyen projeler hazırlayıp hükümetlerine sunarlarken, bizim STK’lar ne alemde? Beklentileri karşılayabiliyorlar mı?

Türkiye’de STK’ların önünde iki büyük tehlike görüyorum ben. İlki şu; devletimiz eskisi gibi değil artık, STK’lara çok maddi destek sağlıyor. Öncesinde, STK’larda bir iş yapılacaksa gönüllülere başvurulur, onlardan maddi destek talep edilirdi. Özellikle esnaflara gidilir, bağış veya eşya toplanır, öyle faaliyet yapılırdı. Şimdi öyle değil. Çok şükür zenginleyen devletimiz, toplum yararına fayda gördüğü ve projelendirilen pek çok faaliyete maddi destek sağlıyor şimdi. Bu manada etrafınızda birçok STK görebilirsiniz. Bu oldukça güzel. İş yapacak STK mensupları hem başkasına el açmıyor, hem projenin çapı büyüyor, hem de sönmek üzere olan birçok STK yeniden canlanmış oluyor. Burada, göstermek istediğim tehlike şu; devletten alınan desteklerin projeye uygun yapılıp, yapılmadığı ve ne tür projelerin hayata geçirildiğidir. Çevremdeki STK’lardan görüyorum, gerçekten devletten büyük bütçelerde destekler alıyorlar. Fakat yapılan projeler nerdeyse bir diğerinin kopyası gibi. Bu konuda bir denetim eksikliğinin olduğunu görebiliyorum ben. Maddi destek sağlayan devlet, projenin yapılıp yapılmadığını, topluma, insanlara ne tür ve yüzde kaç fayda sağladığını istatistiklerle ölçmeli, başka hangi aynı tür projeye destek verilip verilmediğini de denetlemelidir.

İkinci tehlike şu; STK’lar, siyasilerin kuşatmaları altına girmiş gibi sanki. Tenzih edeceğim bazı STK’lar da var elbette. Bunlar ayrı tabi. Anadolu’da kimi siyasilerin kendi bekalarını güvence altına almak adına, anlı şanlı STK’ları kontrolleri altında tutmak amacıyla büyük çabalar sarf ettiklerini görüyoruz. Seçimlik STK’lar da diyebiliriz buna. Bu, ister istemez STK’ların özgün iradelerinin önünü kestiği gibi, ülke ve toplum menfaatine de zarar veriyor. STK’lardaki, olması gereken hareketliliği engelliyor. Yazıyı okuyanlar düşününce çevrelerinde bu tür STK’ların olduklarını görebileceklerdir elbet. Hâlbuki yukarıda ABD’deki think tank kuruluşlarından ve işlevlerinden bahsettim demin. Oralardaki STK’lar ile ülkemin STK’larının arasında dağlar kadar fark var. Hadi ABD’ye gitmeyelim, vakıf medeniyetine sahip ülkemin tarihinde onca güzel örnek varken, siyasilerin bekaları arasında sıkışıp kalan STK, ancak politikacıların geleceğini kurtarır, ülkemin değil.

Bu, siyasilerin STK’lar üzerinden ellerini çekmeden gerçekleşecek bir şey değil. Kısa vadede de olacak gibi gözükmüyor. Politikacıların bu işten uzak durmayacakları aşikarken, bunu ancak STK temsilcileri gerçekleştirebileceklerdir diye düşünüyorum. Umarım, hasar büyük orana ulaşmadan bir an önce bu işten vazgeçilir…