Zaman zaman Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da vurguladığı gibi, gerek eğitimde, gerekse kültürel gelişmede ülke olarak gerekli yerde olmadığımız aşikâr.

Potansiyel olarak oldukça güçlü ve verimli güzel ülkemde, ne yazık ki bu potansiyelin yeteri kadar değerlendirilmediğini görmek, üzüyor insanı.

Bu acı ama gerçek vakıa karşısında ne durumdayız peki?

Konuyla ilgili yakın, orta ve uzun vadede bir eylem planımız var mı elimizde?

Nasıl yol almamız gerektiği konusunda yetkililer bir fikir sahibi mi peki?

Toplum, ilgililerden ne bekliyor?

İl-il ne durumdayız?

Elimizde, bugünkü tabloyu ortaya koyan ve gelecekte nasıl olması gerektiğini gösteren istatistiki bir veri var mı?

Yukarıdaki soruların cevaplarının sınırlı ve sığ olduğunu düşünüyorum. Zira, ortaya konulan icraata bakınca, sonuç bu çıkıyor. Doludizgin gidiyoruz, ama nereye?

Yıllardan beridir bu camianın içindeyim, takip etmeye çalışıyorum her bir gelişmeyi, faaliyeti, etkinliği. Gerek Anadolu belediyeleri ve gerekse kültür bakanlığı il müdürlüklerinin günü kurtarmaktan ve şova dönük faaliyetler ortaya koymaktan öte bir şey yapmadıklarını görmek, insanı üzüyor. Meşhur(medyada boy gösteren) yazarları davet ederek konferanslar verdirmek, payitahttan yine meşhur(medyatik) tiyatrocular getirtmek, sanatçı çağırıp kucak dolusu para ödeyerek konserler verdirmek… İşte, nerdeyse bütün belediyelerin yaptıkları işler bunlar…

Özgün, yerel kabiliyetleri keşfederek onları değerlendirme, yeteneklileri keşfederek onları geleceğe hazırlama, uzun vadeli kültürel eğitim modelleri üzerinde çalışma, Anadolu’da ikamet eden düşünce insanlarıyla buluşma, onları fikirlerinden yararlanarak şehre projeler kazandırma… Hiç birisi de yok…

Şu bir gerçek ki, ne eğitim kültürsüz ne de kültür eğitimsiz olur. İç içe geçmiş iki değerdir bunlar. Keşke mümkün olsa da eğitim ve kültürü yeniden tek bakanlık haline gelse.

Öncelikle, gerek belediyelerin, gerekse kültür müdürlüklerinin kendi şehirlerinde gelecek vaat eden insanlarını, özellikle farklı yeteneklerdeki gençleri keşfetmeleri ve kültürel eğitime tabi tutmaları gerekmez mi? Yani, kendi şehirlerinin değerlerini fark ederek, onlar üzerinden ve onlarla birlikte iç dinamiklerini harekete geçirerek ortak projeler geliştirmek, belki uzun vadeli bir plan olsa da, yüzde yüz verimli bir uygulama olmaz mı? Bence bu çok önemli.

Mesela, şehirlere pek çok alanda sanat atölyeleri kurmak, güzel bir proje olmaz mı? Buralarda, işin ustası sanatçılar barındırarak, önce kendi şehirlerinin sanat erbaplarından başlamak suretiyle, gerekirse il dışından alanında uzmanları misafir ettirerek, geleceğe kültür insanı yetiştirmek ne güzel olur. Buralarda sanat insanları tarafından üretilen ürünler aynı anda ticari meta olarak da değerlendirilebilir. Yetişen gençler, ürettiklerinin karşılığı olduğunu görünce sevineceklerdir. Yüzlerce turistin ağırlandığı, üretilenlerin onların beğenisine sunulduğu Anadolu şehirlerinde, farklı bir sektör de daha kurulmuş olur böylece.

Günümüzde gençler sanat ve kültüre daha çok eğimli artık. Arayış içindeler. Anadolu’da imkânlar ve yapabilecekleri meslekler sınırlı. Kafaları zehir gibi çalışıyor ve her şey imkân meselesi. O kadar çok farklı ve ilginç fikirleri var ki; fırsat tanındığı zaman neler yapabileceklerini bazen kendi gözlerimle görüyor da, şaşkına dönüyorum. O kadar yetenekliler ki… Akılara ziyan.

Düşününce daha çok proje çıkacaktır. Bu, Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi, kültür ve eğitimi dert edinmekle ilgili, boş yere koltuk işgal etmekle olabilecek şeyler değil.

Daha çok eğitim ve daha çok kültürel gelişme yeni dönemde şiarımız olmalıdır. Anadolu’da, farklı alanlarda o kadar çok genç var ki ilginç ve farklı projeleri olan, bugün bunlara sahip çıkmazsak, emin olun başkaları sahip çıkacaktır bizim çocuklarımıza. Bir düşünürün dediği gibi, eğitimi pahalı görüyor olabilirsiniz, ya cahilliğin bedeli? İşte onu hiç konuşmayalım…