Türkiye’de son zamanlarda artan terör hadiseleri, kalleşçe saldırılar bir anda bizlere 1990’lı yılları hatırlatmaya başladı. Hemen herkeste bir endişe ve korku, “acaba 1990’lı yıllara geri mi dönüyoruz?” Ancak şu anda çok şükür 1990’lı yılların terörle mücadele yöntemleri uygulanmıyor. Devlet, mücadelesini teröre karşı veriyor, sivilleri gözbebeği gibi korumaya gayret ediyor.

Ne var ki sosyal medyada insanlar adeta kin kusuyor. Hiç ummadığımız, tahmin edemeyeceğimiz insanların bile klavyelerinden kan damlıyor. İntikam yeminleri ediliyor, Ermeni tehciri hatırlatılıyor, Toroslardan (derin devlete bağlı cinayet timlerinin kullandığı Renault marka, Toros tipi arabalardan) bahsediliyor… Neyse ki bu insanların tarih bilgileri kısıtlı olduğu için işi ‘’Kelle Kule’’lere kadar götürmüyorlar.

“Kelle Kule” (Sırpça okunuşu: Çele Kula), Sırbistan’ın Niş şehrinde bulunuyor. Hikâyesi şöyle: Osmanlı’nın zayıflaması ve güç kaybetmesiyle birlikte Balkanlar’da isyanlar başladı. Osmanlı idaresinde 4 asır yaşayan Sırplar, gerek Rusların kışkırtması, gerek milliyetçilik akımlarının etkisiyle 1804 yılında isyana kalkıştılar. Bu isyanlarında Müslüman ahaliye yönelik büyük katliamlar gerçekleştirdiler. Son olarak da Sancak’ın Syeniçe kentinde yaklaşık 3 bin Müslümanı katleden Sırp isyancılara karşı İstanbul’dan Hurşid Paşa öncülüğünde bir ordu gönderildi. 1809 yılında Hurşid Paşa komutasındaki Osmanlı ordusuyla Sırp isyancılar arasında Çegar Savaşı yaşandı. Yaklaşık 3 bin Sırp isyancı birbuçuk ay Osmanlı ordusuna direndi, ancak savaşın kaybedileceği anlaşılınca isyancıların komutanı Stevan Sinceliç kendi cephaneliğini havaya uçurarak bir nevi intihar saldırısı düzenledi ve birçok askeriyle beraber öldü.

Hurşid Paşa, gelecekteki Sırp nesillerin bir daha böyle bir isyana tevessül etmemesi için savaş meydanında ölen Sırp isyancıların kellelerinin toplanmasını emretti. 952 kelle toplandı. Bu kellelerin kafa derileri yüzüldü, içleri pamukla dolduruldu. Kafatasları için 3 metre yüksekliğinde bir kule inşa edildi. Bu kulenin dört yanına 14 sıralı olarak 952 kelle çakıldı. 1878 Berlin Anlaşması’yla bağımsızlıklarını kazanan Sırplar, orada kuleyi de içine alacak şekilde bir kilise inşa ettiler. Zamanla “Kelle Kule” müze oldu. Sırbistan’ın her tarafından bu “barbarlık müzesi”ne öğrenciler getiriliyor ve onlara “İşte Türk barbarlığı” diye propaganda yapılıyor; Osmanlı’nın Sırbistan’daki 400 yıllık adaletli hakimiyeti bir kalemde silinerek, son döneme ait istisnai bir hadise Osmanlı-Sırp tarihinin özetiymiş gibi sunuluyor; koca bir cihan devleti, Hurşid Paşa’nın “Kelle Kule”sine sokuluyor; oradaki kafataslarının oluşturduğu ürkütücü manzara Sırp çocuklarının bilinç altına kazınıyor.

Bugün Sırbistan’da ve hatta Balkanlar’da ‘’Kelle Kule’’yi bilmeyen yoktur. Ancak Kelle Kule’nin yapılmasına da neden olan aynı tarihte Sırp isyancıların Sancak’ın Syeniçe kentindeki 3 bin Müslümanın gövdelerinden ayırdıkları kafalarını kazıklara dizerek büyük bir vahşet sergilediğini kimse hatırlamıyor. Aynı şekilde, 1990’lardan bahsedilirken de PKK’nın vahşetinden ziyade devletin “Toros”ları, “ibret-i alem”lik “infaz”ları, “savaş hatırası kulak” kesmeleri, köy yakmaları, halka pislik yedirmeleri vs, vs, vs söz konusu edilir. Bunun sebebi gayet basit: Kimse teröristlerin zalimliğinde bir fevkaladelik görmez. Kendisinden şefkat ve adalet beklenen merci, devlettir.

Yeni Türkiye’de ‘’Hurşid Paşa’’ zihniyetine de JİTEM zihniyetine de yer yok. Twitter’de sözde vatanseverlerin önerdiği “terörle mücadele” yöntemleri, tam da PKK’nın kışkırtmaya çalıştığı yöntemlerdir; çünkü PKK’yı ezdiğini zanneden o “Toros”lar aslında PKK’ya mütemadiyen yeni militanlar taşımıştı. Zulümle abat olunmaz ve şükür ki bunu kamilen idrak eden bir hükümetimiz var. Dehşet sembollerine yenilerini eklememeye azmeden bir hükümet.