Suriye ordusuna ait savaş uçağının önceki gün Şam’ın Duma ilçesindeki pazar yerine düzenlediği ve 100 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda sivilin yaralandığı saldırı yüreklerimizi dağladı. Bu saldırı yaklaşık 5 yıl yaşadığım Bosna Hersek’teki Pazar yeri katliamlarını bana hatırlattı. Bosna-Hersek’te 1992-1995 yıllarında yaşanan savaşta Slobodan Miloşeviç, Radovan Karaciç ve Ratko Mladiç’in birliklerince kuşatılmış şehirlerde ekmek kuyruklarında, su sırasında beklerken katledilen masum sivil halkın kaderini, şimdi Esed/Hamaney rejiminin ağır silahlarla, uçaklarla bombaladığı Suriye’deki çocuklarla, anneleri ve babaları yaşıyor.

Dünyanın gözü önünde, gazetelerin ve televizyonların artık ‘’sıradanlaşan’’ günlük ölüm sayılarını vermekle yetindiği, ancak arkasında gözyaşı, hüzünlü hikayeler, dağılan aileler, yitirilen yaşamlar, insanlığın ölüme terk edildiği, yıkılan bir tarihin bulunduğu bu acı, 1992-1995 yılları arasında Avrupa’nın kalbinde, Bosna-Hersek’te de tıpkı bugün Suriye’deki gibi yaşanmıştı.

Resmi kaynaklara göre, 44 ay kuşatma altında kalan Saraybosna’da 11 bin 451 kişinin, ülke genelinde ise yaklaşık 100 bin kişinin katlediği Bosna’daki savaşta, ekmek kuyruğunda beklerken, su sırasında bulunurken, pazarda alışveriş yapmak isterken atılan bombaların kurbanı olan Boşnakların maruz kaldığı bu katliamların bir benzerini bugün Suriye’de gördükçe insanlığımızdan utanıyoruz. Çünkü bugün Suriye’de yaşanan ve benzer katliamların televizyon ekranlarına yansıdığı görüntüler, Bosna’da yaşananlarla neredeyse bire bir örtüşüyor.

Kuşatma altındaki Saraybosna’ya 1992 yılının Mayıs ayında, Trebeviç dağından Sırp güçlerince atılan bomba, kentin kalbi konumundaki Ferhadiye Caddesi’ndeki bir fırına isabet etmişti. Patlamada, günlerdir yiyecek sıkıntısı yaşayan ve saatlerce bir dilim ekmek alabilmenin umudunu yaşayan Boşnaklardan 26’sı hayatını kaybetmiş, 108’i ise yaralanmıştı. Dünya bu saldırıyı tıpkı önceki gün Duma’da yaşanan katliam gibi cılız bir şekilde kınamıştı.

Sonuç şu olmuştu; Karaciç/Mladiç katliamlarına devam etmişti, tıpkı bugün Esed/Hamaney güçleri gibi…

Tarihler 5 Şubat 1994’ü gösterirken, Saraybosna’daki Markale Pazarı’na saldırı düzenlendi. Mladiç/Karaciç birliklerince düzenlenen saldırıda 68 kişi ölmüş ve 144 kişi de yaralanmıştı. Dünya yine göz yummuştu, tıpkı Esed/Hamaney güçlerinin katliamlarına bugün göz yumduğu gibi…

Bu defa tarihler 28 Ağustos 1995’i gösteriyordu. Sırp ordusu Markale pazarını ikinci kez bombalamıştı. Bu saldırıda ise 37 kişi ölmüş, 90 kişi de yaralanmıştı…Uluslararası toplum yine üç maymunu oynamıştı…

Şam’ın Duma ilçesindeki pazar yeri katliamında görülen manzaralar Markale’nin bir benzeriydi. Tıpkı 2013 yılında Şam’ın Muadamiye bölgesinde bir ekmek fırının bombalanması veya İdlib’de geçen ay 30 kişinin katledildiği pazar yerinin bombalanması gibi…

Dünya sessiz kaldıkça bu katliamlar maalesef devam edecek.

Velhasılı kelam; bu katliamların yaşanmaması için güçlü Türkiye çok önemli. Güçlü Türkiye, güçlü bir liderle ayağa kalkar. Türkiye son 10 yılda güçlü lideri sayesinde her anlamda ayağa kalktı. Batı’nın ikircikli tavırlarını yüzüne haykırdı. Ancak bu birilerini ciddi manada rahatsız etti. Çünkü Türkiye İslam dünyasının umudu haline geldi. Dünya Müslümanları Türkiye’nin gözünün içine bakıyor. Bu durumdan kurtulmak için Gezi’yi planladılar, ancak çok şükür tutmadı. 17/25 Aralık darbe girişimiyle harakete geçtiler, bu da bertaraf edildi, şimdi de terörle Türkiye’yi içine hapsetmek istiyorlar. İnşaallah bu da en kısa sürede bertaraf edilecek. Yeni Türkiye yoluna devam edecek ve mazlumların hamisi olacak.

Ancak maalesef bazıları hala eski hastalıklardan kurtulamadı. Çünkü “Erdoğansız ve AK Parti’siz bir iktidar olsun da bu ülkeyi PKK dahil kim yönetirse yönetsin” diyenler var. İşte bunları gördükçe, Balkan Harbi sırasında “Edirne’ye Enver gireceğine, Bulgar girsin” diyenleri hatırlıyorum.