Geçtiğimiz hafta sonu tam tarihi itibariyle 9-11 Ekim 2025 tarihleri arasında her yıl düzenlenen 250 iş lideri ile akademisyeni aynı çatı altında toplayan Dönüşen Liderlik Zirvesi’nin dördüncüsü yapıldı.
Zirve bu yıl Ekonomi Gazetesi’nin ev sahipliğinde PwC’nin (PricewaterhouseCoopers) işbirliğinde ve Sabancı Holding’in ana sponsorluğunda Elite World Grand Sapanca’da gerçekleştirildi.
Bu yıl ki zirvenin ana teması “Yarının Belirsizliğinde Bugünü Kazanmak” idi ve “belirsizlik” kavramı her yönüyle tartışılarak bir sonuç elde edilmeye çalışılarak özellikle şirketlerin belirsizlik ortamında nasıl yönetilmesi gerekliliği üzerinde özellikle çok fazla durulmuştur.
Belirsizlik hayatın her safhasında olduğu gibi şirketlerinde gelişiminde ve hayatlarını devam ettirebilmesinde çok ama çok önemli bir kavram olup şirketlerin belirsizlik altında hareket etmeleri geleceklerini çok kestiremedikleri bir ortamda yol almalarından farklı bir durum değildir.
Hal böyle olunca da belirsizlikle ilgili yapılan araştırmaların iş dünyası için önemi son derece büyük olmaktadır.
Zirvede öne çıkan görüşlere genel bir bakış attığımızda şu hususlar öne çıkmaktadır; şirketlerin en üst yöneticileri olan CEO’ların yaklaşık yüzde 45’inin an itibariyle uyguladıkları iş modellerini değiştirmezlerse varlıklarının maksimum 10 yıl süreceğiyle birlikte artık yöneticilerin şirketlerin gidişatlarıyla ilgili olarak kar-zarar çizgisinden çıkarak şirketlerin var olup olmama yönüyle yönetildiklerinin altı önemle çizilmiştir.
Bu noktada ortaya çıkan şu sorunun cevabı ise büyük önem arz etmektedir; peki kar etmeyen sadece ayakta kalma mücadelesi veren şirketlerin uzun yıllar bu paradoksla yönetilmeleri mümkün müdür? Eğer mümkünse bu periyot ne kadar sürebilir? Şayet mümkün değilse kapanan şirket sayısındaki artışın ekonomilere etkisi ne derecede büyük olacaktır?
Gelinen noktada veriye sahip olmanın şirketler için büyük bir pozitif etki ortaya koyduğu ve verileri işleyerek farklı alanlarda faaliyet göstermenin artık şirketler için bir zorunluluk olduğu ortaya çıkmaktadır. Bundan ötürüdür ki artık şirketleri üretim ve hizmet şirketleri olarak ayırmanın çok doğru bir yaklaşım olmadığı gerçeği gün yüzüne çıkmıştır.
Zirvede bir başka öne çıkan düşünce ise; iş süreçlerinin günlük periyotlarda gözden geçirilmesi gerekliliğinin yanında ülkemizin ihracat bazlı büyümesini sürdürebilmesi için Çin’in uyguladığı model olan aynı anda farklı coğrafyalarda üretim yapma modelini uygulaması gerekliliğinin altı önemle çizilmiştir. Buna ek olarak ise inovasyonun şirketler için bir zorunluluk olduğu belirtilerek şirketlerin hayatlarını devam ettirmelerinde inovasyonun ne kadar önemli olduğu özellikle ifade edilmiştir.
Belirsizlik altında artık ayakta kalacak şirketlerin dönüşümü ve değişimi her zaman ön planda tutarak uygulayan şirketler olacağı belirtilerek geleceği görebilmek için her an yazılım güncellemesi yapılmasının önemi üzerinde durulmuştur.
Bundan sonraki süreçte iklim değişikliği ve yapay zekanın şirketlerin büyümesiyle ilgili olarak en önde olan iki faktör olacağı belirtilerek iklim değişikliğinin 2025-2035 yılları arasında büyümeye yüzde 7 civarında negatif bir etki yapacağı yapay zekanın ise yüzde 15 düzeyinde pozitif etki yapacağı önemle ortaya konulmuştur.
Ezcümle belirsizlik ortamında şirketler zirvede belirtilen konularla ilgili duyarlı olabilirler ve yönetimlerinde hassas davranabilirlerse gelecekleri çok daha aydınlık olacaktır.