Bir toplumun ya da bir ülkenin insan sağlığı konusundaki durumunu anlamak için öyle çok derin ve uzun boylu düşünmeye hiç gerek yok.

Ne ile beslendiklerine, hastanelerdeki yoğunluğa ve hastane sayısındaki artışa, sağlık harcamalarına bakmanız yeter de artar bile!

Tabii ki konuya öncelikle doğru yerden bakmak lazım. Eskiye göre sağlık sisteminde hatırı sayılır değişim ve dönüşüm olduğu elbette inkâr edilemez. Fakat bu değişimler, toplumda maalesef sağlık düzeyinin arttırmayıp, sadece hasta ve hastane ya da sağlık kurumu arasındaki sirkülasyonu rahatlatmıştır.

İsterseniz sayılara bir bakalım. TÜİK verilerine göre ülkemizde sağlık harcaması, 2011 yılında %11,2 oranında bir artışla 68 milyar 607 milyon TL, 2012 yılında ise %11,3 oranında bir artışla 76 milyar 358 milyon TL’ye ulaştı. Devlet 2012 yılında toplam sağlık harcamasının %76,8’ini karşıladı. Gelelim daha yakın tarihlere… 2015 yılında toplam sağlık harcamaları %10,4 oranında artarak, 104 milyar 568 milyon TL’ye ulaştı. 2016 yılında ise %14,5 oranında artarak, 119 milyar 756 milyon TL’ye ulaştı. Sağlık harcamalarının %78,5’i genel devlet bütçesinden karşılandı.

Sağlık harcamaları bu derece hızla artarken, elbette hastalıkların ve özellikle insülin direnci ve diyabetin de tahminlerin ötesinde bir hızla arttığını görmekteyiz. Öyle ki, yabancı kurumlar bizim ülkemizdeki diyabet artış oranlarını bizden önce tahmin ederek bizim için endişeleniyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bir çalışmaya göre 2030 yılında Türkiye’de yaklaşık 6,5 milyon diyabetli olacağı tahmin edilmişti. Ancak Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun 2013 yılı Türkiye verilerinde diyabetli sayısının 7 milyonu geçtiği görülmektedir. Yani bu sayılar şu anlama geliyor ki, daha henüz 2013 yılında ülkemizde 17 yıl sonraki diyabetli sayısına (başarıyla !) ulaşmışız.

Bu tabloya baktığımızda, sağlıklı bir toplum olmak için sadece sağlık harcaması yapmanın yeterli olmadığını, hastalıkları bütüncül bir bakış açısıyla tedavi etme amacına yönelik uygulamaların yapılması gerektiğini görmekteyiz. Halkımıza koruyucu sağlık yöntemleri ve sağlıklı beslenme hakkında gerekli ve yeterli donanım kazandırılmadıkça, bütün şehirlerimize devasa hastaneler yapılsa, diyabet köylerinin yanına hipertansiyon ve kanser köyleri de kurulsa, hiçbir fayda vermeyecektir. Maalesef yakın gelecekte Türkiye’yi, obezite cerrahisinden medet umarak midelerini kestirip çöpe atmış, genç yaşta diyabet ve hipertansiyon gibi en az iki kronik hastalıkla boğuşan bir nesil bekliyor. Çünkü toplum olarak su içmeyi bile bilmiyoruz, neyi nasıl yiyeceğimizi de bu konularda konuşan birçok kişinin kendi soyadını vererek ortaya attığı(…) diyet modellerini panik halinde takip ederek öğreneceğimizi sanıyoruz.

Özetle, toplumda hastalıkların bütüncül bir yaklaşımla çözümlenmesi yönünde çok yönlü tedbirler alınmalı ve sağlıklı beslenme konusunda gerek okullarda, gerekse genel olarak toplumda ciddi ve planlı eğitim faaliyetleri aciliyetle uygulanmalıdır.

Yazarın web adresi: www.emineakin.com