Türkiye’de demokratikleşme çalışmalarının başlamasıyla yeni çatışma alanları oluşturulmaya başlandı ve bunlar üzerinden siyasi dizaynlar hızlandı. Türkiye’nin Lübnanlaştırılmasının amaçlandığı bu çatışma alanlarının en önemli dizaynı, Aleviler üzerinden yapılmaya çalışılıyor.

Alevi toplumu, Türkiye’de korku zemini üzerinden siyaseti şekillendirilen bir toplum. Özellikle bir dönem Demokrat Parti’yi destekleyen Aleviler, partinin askeri darbe sonrası siyaset sahnesinden uzaklaştırılmasıyla Yeni Türkiye Partisi ve CHP arasında gidip geldi.

Milli Cephe hükümetlerinin kurulmasıyla birlikte Alevi oyları da ağırlıklı olarak CHP’ye akmaya başladı. Özellikle yaşı geçgin Aleviler, o dönem bu cephe için kendilerine “Bunlar Yavuz gibi sizi kesecekler” dendiğini, bu korku yüzünden oylarını CHP’ye verdiklerini anlatıyorlar.

SHP’nin kuruluşu ve beraberinde getirilen Cem Evi politikası ile Aleviler kısmen de SHP’ye oy vermeye başladı; buna rağmen ana iskelet olarak Dersim katliamını gerçekleştiren CHP’den de uzak durmadılar.

Siyaset normal seyrine döndüğünde Alevilerin de daha normal oy tercihlerinde bulunduğunu ve bu nedenle reylerin farklı yelpazede şekillendiğini görüyoruz.

Alevilerin, AK Parti’nin kurulması sonrası bu partiye uzak olmayışlarını ve hatta hatta AK Parti’den milletvekilleri çıkarmalarını, “siyasetin normalleşmesi” olarak okumak gerekiyor.

Bugün Türkiye’nin Lübnanlaştırılması iddiaları ortaya atılarak, “Alevi oyları yine korku kültürü üzerinden CHP ve HDP’ye nasıl aktarılır”, onun hesabı yapılıyor. Dün Milli Cephe hükümetlerinde “Bunlar size Yavuz gibi kesecek” denilerek oluşturulan algının, bu dönemde bu kez de Recep Tayyip Erdoğan üzerinden tekrarlandığını görüyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkanlık Sistemi üzerinden enjekte edilmeye çalışılan tez, “Alevi toplumunun ötekileştirileceği, yaşam alanlarının daraltılacağı ve Aevilerin buna karşı çıkması gerektiği” yönünde…

Bu nedenle Dedeler Meclisi başta olmak üzere Avrupa’daki Alevilerin bir kısmı “HDP desteklenmeli” darken, diğer bir kısım da “CHP’den kopmayalım” görüşünü işliyor. Bu siyasi tercihler yine ne yazık ki “korku” damarı üzerinden empoze ve dikte edilmeye çalışılıyor.

Bugün Türkiye’de Alevi toplumunun önündeki engellerin büyük bir kısmının AK Parti iktidarı döneminde kaldırıldığı düşünüldüğünde, Alevilerin kendilerine korku damarlı proje bazlı siyasetin dayatılmaya çalışıldığını artık görmeleri lazım.

Mesele Alevilerin kime oy verip vermediklerinden ziyade, bu korku siyasetinin kendileri üzerinde sürekli denenmesi ve siyasetin buradan dizayn edilmek istenmesi. Aleviler artık kendilerini kandıran ve korkutan bu siyasi söylemlerin boş olduğunu görmeli ve kendilerini arka bahçe gören siyaseti de sorgulamalılar.

Türkiye’nin demokratikleşmesinin en önemli ayaklarından biri yeni Anayasa ve Çözüm Süreci’nin başarıya ulaştırılması, diğeri de Alevi toplumun normalleşmesi. Bunun için de “korku”lardan devşirilen Alevi oylarının artık normal seyrine dönmesine izin verilmesi gerek.