Her platformda ‘seçim’ diye bağıran ana muhalefet partisi CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu, erken seçim kararı alınınca hükümeti yönetecek isim için aday arayışına girdi.
Ana muhalefet partisi liderinin hem seçim isteyip, hem de genel başkan olarak hükümeti yönetmeye cesaret edememesi anlaşılır bir durum değil. Halbuki siyasi partilerin başında bulunan yöneticilerin ülke yönetimine talip olduklarını bilirdik.
Hal böyle olunca da CHP’nin içinden hükümeti yönetme talepleri ile cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenler ortaya çıktılar. Bu durumu normal görmek gerekir. Bir genel başkan kendine güvenemiyor ise partinin içinden kendine güvenenler ortaya çıkar ve yarışın içinde olmak isterler.
Hem CHP kimi cumhurbaşkanı adayı gösterirse, yarın o kişi CHP’nin genel başkanı olmayı hak edecek kişi olacaktır. Aday olma isteklerini açıklayanlar da bunu elbette biliyorlar. Dolayısıyla adaylık için öne çıkanların sadece cumhurbaşkanı adayı değil, ayrıca CHP Genel Başkanlığı’na aday oldukları anlamına da gelir, bu. Bu yöndeki talebe de Kılıçdaroğlu engel olamayacaktır. Aklın yolu da işin gereği de budur. Ancak bazı partiler ile ittifak yaparak parti dışından bir aday ortaya koyarlarsa bu durumda CHP’nin “Biz iktidar olacağız” söylemi boşa çıkacak. Çünkü, ana muhalefet partisi olarak kendine bile güvenmediğinin göstergesi bir durum ortaya çıkacak. Umudunu başka kişiye bağlamış olacaktır. Hele hele, parti dışından bir aday çıkarırsa vah CHP’nin haline. Kendi içinden ülkeyi yönetecek bir adamları olmadığı için kahrolmalılar.
Peki, CHP kendine bile neden güvenmiyor?
CHP, aslında millete güvenmiyor. Çünkü milletin değerleri ile çatışan bir parti olmaktan kendini kurtaramadı. Millete güvenemediğinden de kendine güveni yok. Milletin kendine oy vereceğine inanmıyor. O da biliyor ki milletin değerleri ile kavga etmekten kurtulamadıkları için milletin nezdinde hükümet olacak kadar değerleri yok.
Yani anlayacağınız, CHP’de durum her zamanki gibi… Yine kaybedeceklerini biliyorlar. Zaten açıklamalarından ve hükümeti yönetecek adam arayışlarından da anlaşılacağı gibi, pek de iktidar olma taraftarı değiller. Küçük olsun bizim olsun derdindeler. Parti içinde kurdukları düzen ve makamları kendilerine yetiyor anlaşılan. Millete hizmet etmek, milletle barışık olmaktan geçer. Aksi halde millet, yetki belgesi vermez.
Her halükârda partiye oy veren kesimin oyları ile yetinip, ahkâm kesmeye devam etmek değildir, siyaset. Her kesimin oylarını alabilmek için toplumla barışık olmak, toplumun değerlerine sahip çıkmak, o değerleri savunmak, ülkenin milli menfaatleri söz konusu olunca, milletin yanında durabilmeyi bilmektir siyaset.
CHP’ye bir önerim var: STK’lar, akademisyenler, muhtarlar ve sosyal bilimcilerden oluşan bir komisyon kursun. CHP’nin toplumun değerleri ile nasıl barışması gerektiğini araştırsın. Milletin gönlüne nasıl girileceğinin yolunu arasın. Laiklik ve Atatürkçülük maskesi takarak, milletten, ‘sen bilmezsin, ben bilirim’ havası ile hiçbir zaman hükümet etme yetkisi alamayacak.
Selam ve dua ile…